Evcil hayvanlar diye nitelediğimiz kedi ve köpekler dışkılarını yaptıktan sonra etrafında buldukları bir miktar kum, toprak gibi malzemeyi patileriyle pisliklerinin üstüne atarlar. Böylece pisliği örttüklerini düşünürler.

Verdiğim örneği gözünüzde canlandırmak pek keyifli değil biliyorum ama İBB'nin Kabataş için yaptığı projenin maketini görünce aklıma geliverdi. "Teşbihte hata olmaz" diyerek İBB yöneticilerinin hoşgörülerini rica ediyorum.  

İBB'nin yeni yönetimi, eski yönetimin bıraktığı kötü miraslardan biri olan Kabataş İskelesi Martı projesi yerine yeni bir proje hazırlayıp maketini de sergilemeye başlamışlar. Eskiden kalma "her şeyi biz biliriz" düsturuyla projenin kağıda basılı 1/500 bile olsa bir kopyasıyla projedekiler bilgi olarak paylaşılmayınca, sadece maketten, maket fotoğraflarından gördüklerim ve anlatılanlar üzerinden eleştirilerimi paylaşıp niye bu benzetmeyi yaptığımı anlatayım.

Proje konusu iskele Taksim-Kabataş Füniküleri, Mahmutbey-Kabataş Metrosu, Bağcılar-Kabataş Tramvayı, Deniz Otobüsü seferleri, Şehir Hatları seferleri ve özel sektöre ait deniz motorlarına hizmet verecektir. Aynı zamanda başlangıç ve bitiş noktası Kabataş olmayan ulaşım araçlarıyla ve yaya gelerek bu noktadan yolculuğa başlayacakların da geçeceği bir transfer noktasıdır. 

Yani, yapılmak istenen iskele binasının esas amacı bir transfer merkezi olmasıdır. Transfer merkezlerinde "AKAN TRAFİK" olur. Böyle yerlerde amaç bir yerden bir yere giden kişileri minimum sürede gidecekleri yöne ulaştırmaktır. Ben "İşletmeci gözüyle" böyle yoğun bir yerde, gideceği yere bir an önce varmak isteyen, bunun için bineceği araca yetişmek için koşturan insan trafiğine sadece zorunlu ihtiyaçlarını gidereceği (WC, ayaküstü yiyecek bir şeyler alabilecekleri büfe ve günlük gazete dergi satan yer gibi) basit çözümlerin dışında ek bir ünite ile işimi zorlaştırmak istemem.

Oysa maketten ve anlatılanlardan öğrenebildiğimiz kadarıyla iskele binasına sergi salonları, kütüphane kafeterya gibi "DURAN TRAFİK" yaratacak mekânlar eklenmiş vaziyette. Böylece binanın kütlesi büyümüş de büyümüş. Yahu, İstanbul'da sanatçılar eserlerini sergileyecek salon bulamıyorlar da benim mi haberim yok? Siz inceleyerek kitap almak istediğinizde iskele trafik yoğunluğunun içine girmek ister misiniz? Ya da arkadaşlarınızla çay kahve içip bir şeyler yerken sohbet etmek istediğinizde sağınızda solunuzda koşturanların gürültüsünü duyacağınız bir yeri tercih eder misiniz?

Zaten çok fazla "AKAN TRAFİK" olan bir yere "DURAN TRAFİK" yükü eklemenin gereği nedir? İstanbul trafiği içinde Kabataş gibi bir yoğun noktada mecburen kullanılan bir mekânı bir an önce terk etmek isteyen kişilerden kaç kişi burada sergilenen bir eseri seyretmek için yeterli zamana sahiptir?

Yine, maketten gördüğümüm kadarıyla zaten sahilinin önemli bir kısmına son 70-80 yılda yapılmış kötü yapılarla görüntü kirliliği yaratılmış Boğaziçi'nin bu noktasında İstanbul'un tarihiyle ve "Boğaz İskeleleri" dendiğinde aklımıza yer etmiş kent hafızasıyla hiç uyuşmayan, tahminen yüz metre eninde 10-12 metre yüksekliğinde bir kütleyi Boğazdan geçerken görmek isteyen var mıdır? Kent hafızasını yaşatmak için tekrar sefere konulan Paşabahçe Vapuru’yla geçerken, İstanbul'a müsemma bir dış cepheye sahip daha küçük bir yapı görmek doğrusu değil midir Kabataş'ta?  

Bütün bu saydığım eleştirileri, binanın üzerine toprak serip çim ekmek kapatır mı? Çimin büyümesi için yaklaşık 30 cm toprak gerekir. Bu toprağın binanın statik yüküne dolayısıyla maliyetine yapacağı artışı hesaplamış olan var mı? Ayrıca makette bulunan ağaçların makete konulan noktalarda kök salabilmesi için yapının içinde bırakılacak toprak derinliği ve yükünü söylemeyeyim bile. Makettekiler yapılırsa binanın tepesindeki çimin bakımının biçilmesinin binanın işletme maliyetine olan yükü ne olacak?

İBB yönetimi Martı Projesi’nin kötü yönlerinden gerçekten kurtulmak istiyorsa, Kabataş Projesi’ni bir de bu yönlerden değerlendirmelidir.

Üstüne biraz toprak atınca kapanmıyor ki olumsuzluklar...

14.09.2022 - M. Şevket Atalay