Yeni yönetim modelimiz hayırlara vesile olacak inşallah. Tebaanın ahir ekseriyetiyle beraber muhalefet yaparmış gibi yapanların da katkısıyla proje tamamına ermek üzere. Bundan sonrası azar azar, üç beş küçük değişikliklerle tamamlanır.

Halkın büyük çoğunluğu henüz olanları idrak edememiş vaziyette. Değirmen yanmış, şakşağının peşinde koşanlar var. CHP Genel Başkanı koltuğu bıraksa mıymış, yoksa devam mı etmeliymiş gibi konularla gündemi dolduruyorlar. Bay Kemal koltukta oturmaya devam etse ne olur, bıraksa ne fark eder? Sizi bu konularla oyalarlarken yönetim İngiliz'in kontrolünde şekillendiriliyor.

Seçim sonuçlarıyla birlikte Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve yeni kabine listesi açıklanınca büyük resim ortaya çıktı.

Meğer iktidar ve muhalefet seçim öncesi el birliğiyle yazılmış senaryoyu oynamışlar. İktidardakiler İngiliz ve Amerikan karşıtlığı yaparken, muhalefet Batı yanlısı gözüküp tebaayı deyim yerindeyse mevcut iktidara doğru süpürmüş. Bakanlar Kurulu’nun ilanıyla takke düştü, kel göründü.

Gördüğünüz gibi vatandaş, seçmen gibi kavramlar yerine tebaa kavramını kullandım. Çünkü ulus, vatandaşlık, birey olmak, gibi kavramlara yeni yönetim biçimimizde ihtiyaç hâsıl değil. Onların yerine Laz tebaası, Kürt tebaası, Arap tebaası, Sünniler, Aleviler, tarikatlar ve Lozan'dan kalan ekalliyetler var.

On iki Eylül'le başlayıp son yirmi yılda o kadar çok kullandılarki bu kavramları vatandaş kavramı yerine, artık normalleşti. Hukuk da zaten halkın kabulleriyle şekillenip kanun olarak yazılır. İngiliz'in yazdığı, Amerika ve Rusya'nın onayladığı, içerdekilerin Osmanlı hayaliyle kabullendiği planla artık Cemahiriye ile yönetileceğiz.

Hiç “özgürlük, bağımsızlık, ulus gibi kavramlara ne oldu?” demeyin. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında başka bir işgalle karşı karşıyayız artık. Yüz yıllık emek birikim şimdilik ("şimdilik olması" dileğimdir) yok edildi. İşgaller günümüzde sadece tankla tüfekle yapılmıyor, toplumsal mühendislikle de yapılıyor. Örneğini yaşıyoruz.

Yılmaz Özdil ve bir kaç yazarla birlikte seçimden önce çok söyledik "CHP bu haliyle teslimiyetçidir" diye, dinletemedik. Demediğinizi bırakmadınız. Ne "satılmışlığımız" kaldı, ne "işbirlikçiliğimiz". Kim "satılmış", kim "işbirlikçi" imiş ortaya çıktı.  

Özgür, bağımsız bir ülkede İngiltere Kraliçesi’ne bağlılık yemini etmiş biri, bakan olabilir mi? Almanya'da İngiliz'i bakan yaparlar mı? Veya Fransa'da? Bu durum ancak İngiliz Milletler Topluluğu’ndaki bir ülkede, ya da bağlı müstemlekeler de olur.

14 Mayıs'tan itibaren hukuk sisteminde hak ararken, devlet dairesinde iş görürken aidiyetinize göre değerlendirileceksiniz. Bundan böyle vatandaş yapılan sığınmacılar kadar siz de Türkiyelisiniz.

Hiç boşuna "ben vatandaşım, bireyim, Türk'üm" gibi kavramları ortaya atmayın. O dediklerinizin yeni hükümette esamisi okunmuyor. Azınlık olarak siz de tebaa olmak için uğraşın. Sizi de belki lütfedip kaale (Yeni TDK kale olarak yazılır dese de) alırlar.

Hem niye dert ediyorsunuz ki? Baksanıza seçime girmeden Selahattin Demirtaş'ı harcayan Kürtler baştan razıymış, "Aleviyim" diyen bay bay Kemal razı, Araplar razı, Laz'lar deseniz yıllardır iktidarı tek yöneten olarak razı, vatandaş yapılan sığınmacılarsa dünden razı.

Ülkemizde dış güçlerin kontrolünde Osmanlıcılık soslu Laz, Kürt, Arap Cemahiriye'si hayata geçiriliyor. Cemahiriye'lerde yönetenin nasıl değişeceği de bellidir.

İyisi mi kaderinize razı olun güzel kardeşim, bu saatten sonra debelenip durmayın. Dönülmez akşamın ufkunda siz "CHP'nin köşe koltuğunda kim otursun?", veya "Fenerbahçe'nin başına kim geçsin?" diye tartışmaya devam edin. Ben, size rağmen "ah, vah" etmeyeceğim. Yılmaz Özdil'i bilmem ama yazmaya devam edeceğim.

07.06.2023 - M. Şevket Atalay