Bir kişi ya da bir ailenin özel nedenlerle şehir veya ülke değiştirmesi anlaşılır bir olaydır ve taşınma olarak nitelendirilir. Topluca olan nüfus hareketleri ise göç tanımına daha çok uyar ve göçler genellikle zorlayıcı etkilerle gerçekleşir. İnsanlar niçin göç eder, yaşadıkları yeri neden terk ederler? Bir sebebi olmalı değil mi?

Sizle ülkemizdeki bir ilçede yaşayan 75.000 kişinin son üç yılda o ilçeyi terk ettiği bilgisini paylaşsam ve bunun o ilçe nüfusunun % 16,9 'u olduğunu söylesem ne düşünürsünüz? Yani 2019 yılından sonra 2022 yılı sonuna kadar o ilçede yaşayan her yüz kişiden on yedisi ilçeyi bırakıp gitmiş, yerlerine de hiç bir vatandaşımız gelmemiş. Böyle bir göçün sebebi ne olabilir? Aklınıza hangi ilçemiz gelir?

Muhtemelen aklınıza ilk olarak deprem sonra başka bir doğal afet gelir sebep olarak. Bu kadar kişi gittiğine ve yerlerine de kimse taşınmadığına göre orada bir yıkım söz konusu olmuştur diye düşünürsünüz. Öyle değil mi?

Eğer o ilçede yaşamıyorsanız kırk yıl düşünseniz aklınıza gelmez, yakıştıramazsınız. Sizi fazla uğraştırmadan söyleyeyim. Göçün yaşandığı ilçe, İstanbul'un Fatih ilçesi.

Hani, ülkemizde büyük çoğunluğun göç etmek yerleşmek için can attığı "taşı toprağı altın" denilen, başka ülkelerdeki turistlerin muhakkak görmek istediği bir şehrin kalbi. Asitane, tarihi yarımada, aşılmaz surlarla çevrili, yedi tepeli, kadim imparatorlukların ve mevcut iktidarın çok övündüğü Osmanlı'nın başkenti. Şehri fetheden İkinci Mehmet'in lakabının verildiği topraklar.

İstanbul'da son üç yılda deprem yaşanmadığına, yedi tepe üzerine kurulu sur içini sel basmadığına göre ne oldu da Fatih'te nüfus azalıyor? Aslında Fatih'te nüfus azalmıyor, artıyordur ama bilemiyoruz. Zira son üç yılda Türkiye'nin nüfusu % 2.55, İstanbul'un nüfusu ise % 2.50 oranında arttı. Fatih ilçesinin nüfusunun da bu sürede on bir bin kişi civarında artması gerekirken yetmiş beş bin kişi azalmış.

İlçedeki bina stokunda bir azalma olmadığına, gidenlerin daireleri de boş kalmadığına göre demek ki daha öncesinden oturanları da düşünürsek bu günlerde Fatih ilçesinde ikamet eden her dört kişiden biri yabancı uyruklu. Bunu özellikle Aksaray ve çevresi başta olmak üzere ilçenin bütün mahallelerinde gözlemlemek mümkün. Sadece insanlara bakmak değil, dükkanlara da baktığınızda çoğunun yabancılar tarafından işletildiğini görüyorsunuz.

Bir turisti ülkesinde gözlerini bağlayıp getirip sur içinin göbeğinde Aksaray civarında bıraksanız hangi ülkenin hangi şehrinde olduğunu anlaması oldukça uzun sürer. Ve ilk tahmini kesinlikle Türkiye ve İstanbul olmaz.

Yazık değil mi? Turist getirmek, döviz kazandırmak için Turizm Bakanlığı didinip duruyor.  Ama her ne hikmetse birileri İstanbul'u İstanbul olmaktan çıkarmak için elinden geleni yapıyor. Turistten vazgeçtim, yerli halk ötekileştirilmiş durumda. İlçenin yüz yıllık takımı Fatih Karagümrük Kulübü’ne semtindeki stadında maç oynatılmıyor. Otuz kilometre öteye sürgüne gönderiliyor.

Dört yüzyıllık İstanbullu olan bir ailenin çocuğu olarak Süleymaniye Camii’nin Vefa, Unkapanı taraflarında dolaşmaya çekiniyorum. Bölgeyi Araplara pazarlamak için yerle yeksan ettiler. Metruk binalar yabancı uyruklu çöp toplayıcıların mekânı olmuş durumda. Bu nasıl bir ihanettir?

Turizm Bakanımız İstanbul'da doğmuş büyümüş, bu şehri ve turizm potansiyelini iyi bilen biri. Bir sabah kimseye haber vermeden tebdil-i kıyafet çıkıp turistmiş gibi tek başına akşama kadar sur içinde dolaşsa acaba başına neler gelir?

İstanbul'u yeniden İstanbul yapmak için Fatih ilçesinde göçü durdurup altı yüz yıldır yönetimimizde olan bu kenti hiç değilse altmış yıl önceki demografisine, yaşam kalitesine döndürmenin yollarını bulmamız lazım. Hiç bir ülke göçmen sorununu tarihini dinamitleyerek çözemez... 

29.03.2023 - M. Şevket Atalay