Medyada yaratılan algıya bakılırsa, hele bir de olayın detaylarını bilmiyorsanız "Kanal İstanbul" projesi iptal edilmiş zannetmeniz mümkün. Konu hakkında fazla bilgisi olmayan ancak Kanal Projesi’nin İstanbul ve tabiat için zararlı olacağını düşünen kesimlerde öyle bir rahatlama oluştu ki sorma, gitsin. 

Üstelik bu algıyı yaratanlar projenin sahibi veya savunucuları değil. Onlardan bu konuda hiç ses çıkmıyor. Hatta "halkın gündeminde olmayan şeylerle uğraşmıyoruz" bile diyorlar. Algıyı yaratanlar, başta İBB Başkanı İmamoğlu ve medya ağaları.

Ben size olayı biraz daha basit anlatayım. İptal edilen Kanal değil, kanalın kenar süsü. Yani Kanal Projesi için süreç düşük viteste devam ediyor. İptal edilen; tenekeden projenin kenarına yapmak istedikleri konutların imar hakları.

İptal edilen imar planlarıyla ilgili yetki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda. Yani İBB Başkan adayı Murat Kurum'un bakanken hazırladığı imar plan değişikliği görünürde iptal oldu ama eğer seçilirse (seçilemese bile) bir günde küçük bir rötuşla yeniden ilan edilir. O yüzden İstanbul'a gezmeye gelen Konyalı M. Kurum dert etmiyor, hatta konunun sönümlemesi işine bile geliyor.

İBB Başkanı gündemi rakibi lehine değiştireceğine, ilçe adaylarını belirlerken "Lazcılık" yapmak yerine rakamlarla uğraşmaya zaman ayırsa daha iyi olacak.

Çünkü esas rakibini ancak bilgiyle bilimle yenebilir, hemşehricilikle değil.

İstanbul'un son açıklanan nüfusunun bir önceki yıla göre azaldığını duymuşsunuzdur. Bayram değil, seyran değil. Bir yılda ne oldu da azaldı İstanbul'un nüfusu? Nüfus azaldı mı, yoksa kağıt üzerinde azaltıldı mı? Üzerinde çalışılması gereken esas haber budur.

2023'de İstanbul'un 39 ilçesinden 31 ilçesinde nüfus azalırken, 8 ilçesinde nüfus artmış. 2018 yılı nüfusuna göre ise aradan geçen 5 yılda 14 ilçenin nüfusu azalırken, 25 ilçenin nüfusu artmış.

2018 yılsonu nüfusuyla 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde oy kullanacak seçmen sayısını kıyasladığımızda nüfusun İstanbul'da % 70,1 'nin seçmen olduğunu YSK ve TÜİK verilerinden bulmak mümkün. Türkiye genelinde ise bu oran % 69,6 imiş. Üstelik bu veriler ilçe hatta mahalle bazında var.

Bu oranları kullanırsak 2024 yerel seçimlerinde İstanbul'da 11 milyonun altında bir seçmen sayısı olması lazım. Bunu ilçe ve mahalle düzeyinde de tahmin etmek mümkün.

Sizce muhalefet, belediye başkanlıkları ve meclis üyeliklerini içlerinde paylaşmak yerine mahallelerde askıya çıkan seçmen listelerini kontrol edip geçmiş seçimle kıyaslamış mıdır? Acaba askıya çıkarılan seçmen sayısı bu bilgilerle uyumlu mu?   

Sadece İstanbul'da değil, mesela İzmir Urla'da CHP'de maşallah çalışan aktif üyeden çok başkan adayı vardı. Bu kadar aday birbirinin ayağını kaydırmakla uğraşacağına seçmen listelerini kıyaslayarak kontrol etse daha hayırlı bir iş yapmış olmaz mıydı? Hem belki Urla'da mahalle nüfuslarının nasıl değiştiğini görür, bu değişimin sonuçları üzerine yapılacaklar için kafa yorup gelecek için çözüm üretirlerdi.

Doğru Parti deprem bölgesi için böyle bir çalışma yapmış ve kayıp doksan binden fazla seçmen tespit etmiş. CHP ülke çapında bunu yapamaz mıydı?

Belki konjonktürel etkiyle seçimi kazanabilirsiniz ama bilgiyi işlemeden bilimi kullanmadan ülke için gerçek bir galibiyet elde edemezsiniz.

Kanal İstanbul projesinin de toptan rafa kalkması için kafa karıştıran açıklamalarla değil, anlaşılır bilgiyle ve kararlılıkla mücadeleye devam...

21 Şubat 2024 - M. Şevket Atalay