Deprem Anadolu'nun neresinde olursa olsun, nedense yalnızca İstanbul için dertleniliyor. Düzce depreminde de öyle oldu.

Marmara Denizi’nde olacak deprem sırf İstanbul'u etkilemeyecek ki. Bu yüzden farkındalığı çoğaltmak için anlatılırken "İstanbul depremi" diye değil, "Marmara depremi" ifadesini kullanması gerekiyor yetkililerin ve medyanın.

Olası demiyorum, olacak olan Marmara depreminde İstanbul kadar Tekirdağ, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Yalova ve Kocaeli illerinde de özellikle sahil kesimlerinde ağır hasar olacak.

Marmara sahillerinde yazlık olarak kullanılan konutların çoğunluğu 40-60 yaş aralığında. İstanbul Kumburgaz'dan başlayarak Marmara sahillerinin tamamı böyle sitelerle dolu. Neredeyse evsiz boşluk yok denize sıfır. Bu konutlar o zamanın şartlarında deniz kumuyla yapılmış durumdalar.

Bir örnek vereyim. İstanbul sınırından sonra Tekirdağ ilinin sahildeki ilk köyü olan Sultanköy'ün kumsalı yetmişli yıllardan itibaren denize sıfır konut yapımına açıldı. Kınıklı deresinin kenarında olan ve köy merası olarak kullanılan Kufalık mevkii kılıfına uydurulup hisseli tapuyla gecekondu seviyesinde yapılarla dolduruldu. Oysa buranın zemini bataklık. Gözle dahi görülen bu duruma rağmen ne zemin etüdü yapıldı, ne de binalarda kaliteli malzeme kullanıldı. Depremde bu bölgenin tamamına yakınının yıkılması kaçınılmaz. Yani, depremde sadece İstanbul yıkılmayacak.

Neyse ki sahil konutlarının büyük çoğunluğu yazları üç dört ay kullanılıyor. Deprem kışın olursa can kaybı buralarda az olur. Ama yaz aylarında hele hafta sonu olursa neler olacağını düşünmek bile istemiyor insan. Muhtemelen ülkeyi yönetenlerde düşünmek istemiyor olmalı ki Marmara sahilleri için bir plan hazırlığı bile yok. Siz, Marmara bölgesinin tamamı için yapılmış bir deprem planı biliyor musunuz?

Ölenlerin ardından "Ne yapalım kader, Mevla'nın takdiridir." dememek için yapılacaklarsa belli.

Marmara'ya kıyısı olan kentlerde sahillerin ilk 100 metresi içindeki konutların tamamı kamulaştırılarak sahiller binasızlaştırılmalı, sonraki 200 metresi içindeki yapıların tamamı incelenerek kat yüksekliği ikiden fazla olmamak üzere yeniden yapılmalıdır. İnceleme sonunda depreme dayanma niteliklerine uygun olan iki katlı yapılar kapsam dışı bırakılabilir.

Bunlarla beraber öncelikle Marmara'ya kıyısı bulunan bütün kentlerde ve deprem kuşağında olan diğer illerde de yapı stoklarında tespiti yapılmış olan tüm ağır hasarlı binalar derhal vakit geçmeden kamulaştırılarak boşaltılmalı ve kamulaştırma bedelleri emlakçı vitrinlerindeki değerden ödenmelidir. Yıkılan binaların arsaları zorunlu yeşil alan olarak ayrılmalı, gerektiğinde deprem toplanma merkezleri olmak üzere düzenlenmelidir.

Şimdi maliyetini soracaksınız, söyleyeyim. Suriyeli sığınmacılara kadar bu güne kadar harcandığı bakanlarca ifade edilen 45 milyar USD'den daha az bir para bu işi çözer.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sığınmacılar kadar değeri yok mu?

İktidar ve muhalefet kayıkçı kavgasını bıraksın, Mecliste oybirliğiyle kanun çıkarsın. Kufalık mezarlık olmasın...  

24.11.2022 - M. Şevket Atalay