Beklenen Marmara Depremi ile ilgili Cumhurbaşkanı ve hükümetinin bizlerden saklanan gizli bir bilgisi olmalı.

Medyada son günlerde sıkça gündem yapılan depremin yaklaşmakta olduğu haberlerine bakılırsa, 21 yıldır iş başında olmasına rağmen bu günlere kadar deprem konusunda dişe dokunur bir şeyler yapmayan AKP hükümeti, bu günlerde İstanbul'da hızla kentsel dönüşüm yapıp konutları yenileyecekmiş. Böylece depremin yaratacağı olası can kayıpları en aza indirilecekmiş. Bunun için kanunu değiştirip apartmanlarda yenileme kararı almayı üçte ikiden ikide bire düşüreceklermiş. Apartmandakilerin yarıdan bir fazlası tamam derse bina yenilecekmiş. Anlatılan tek çözüm bu.

Hadi İstanbullular yaşadınız. AKP Hükümeti canınızı kurtarıyor. Apartmanca anlaşıp parayı da buldunuz mu, tamam. Binanız yıkılıp yapılırken, depremde yıkılmama garantisi olan işinize gücünüze gidip geleceğiniz evi bulmak sizin küçük sorununuz. "Onu da mı hükümet düşünecek canım, halledersiniz siz evvelallah" diyorlar da, pratikte öyle olmuyor.

Merter'de bir apartman da oturanlar kentsel dönüşüm kararı alıp binalarını yıktırdılar. Yıkım öncesi müteahhitle anlaştıkları sırada arsalarına verilen bir fazla kat hakkı belediye tarafından iptal edilince şimdi inşaata başlayamıyorlar. Geçen sürede içlerinden bildiğim birinin yine Merter'de taşındığı ev de kentsel dönüşüm kararı aldı. İyi de nerede yaşayacak kentsel dönüşümcüler?

İstanbul'da kaç anahtar var biliyor musunuz? Kaç ev, kaç dükkân var acaba? Tam sayıyı bilen yok. Bulmaya uğraştım. CİMER'e sordum, söylemediler.

İSKİ 'ye göre 6.100.000 civarında mesken, 750.000 civarında da iş yeri su abonesi varmış. Elektrik aboneleri ise 8.400.000'e yakın. Elektrik ve su abone sayıları arasındaki bu garip uçurumu fazla kurcalamayıp, yetkililere armağan ediyorum. Bu rakamlardan çıkardığıma göre İstanbul'da 6.100.000 kadar mesken, 2.300.000 civarında da işyeri olmalı.

Evlerle ilgili bir şeyler söylüyorlar da, işyerlerine ne olacak? Mesela, tekstil ticaretinin kalbi Gürün Han. 1954 yılında açılan, 1975 yılında geçirdiği büyük yangın sonrası kolonlarına hiç bakılmadan tamiratı boyayla geçiştirilen neredeyse bine yakın dükkanın olduğu işyeri. Altında, minaresi sokaktaki duvara yapışık mescidi bile var. Keza, yanındaki merdivenleriyle meşhur Diri Han. O da beraber yanıp makyajlanmıştı. Dışardan bakınca maşallahları var, taş gibi duruyorlar. Veya Otakçılar’daki örgü trikotaj atölyelerinin olduğu iş hanları. Çoğu 1960'larda yapılmış, hala üretimde kullanılıyorlar. Yine o yıllarda yapılmış Rami'de, Gaziosmanpaşa'da Bağcılar'da evlerle iç içe olan üretim yerleri. Her birinde onlarca işçi çalışıyor. Hadımköy civarındaki işyerlerinin büyük çoğunluğu ise tarlalara 1990 sonrası doğru düzgün temeli bile olmadan yapılmışlar. Hangi birini sayayım?

Ya, devlet binaları? 1999 yılında hizmete açılan Fatih Kaymakamlığı binasından karot alınsa yeni bina yönetmeliği gereği yıkım kararı çıkması kaçınılmaz. Vatandaşı korkutup binalarından karot aldırtıp yıkıma zorlayanlar, cesaretleri varsa bu binadan bir karot alıp Kaymakamlık binasına geçici taşınacak yer bulsunlar da bir görelim.

Deprem gündüz olursa yaşayanların en az yarısı işinde gücünde olmayacak mı? Devleti yönetenlerin iş yerleri ile ilgili can kaybını azaltacak fikirleri var mı? Nasıl yapacaklar işyerlerindeki kentsel dönüşümü?

Deprem cuma vakti olursa Gürün Han’ın bodrumundaki mescittekiler ne olacak? Ya da mesai saatinde gelirse korkulan an, Fatih Kaymakamlığı’ndakiler güvende olacaklar mı?

Bu kadar rahat olduklarına göre AKP iktidarının depremin gündüz değil, gece vakti olacağı konusunda sağlam istihbaratı olmalı. Sadece konutları yıktırıp yeniden yaptırırken oluşacak inşaat rantı için uğraşacak kadar cin fikirli değillerdir herhalde. Siz de gündüz vakitleri rahat olun...

03.10.2023 - M. Şevket Atalay