Pazarlama ve reklam kapitalist sistemin içinde bilimsel birikimi olan konulardır. Bir mal satacaksanız bu bilgi dallarının birikimini kullanmanız gereklidir.

Siyasette aslında siyasi partiler tarafından üretilip pazara sunulan bir maldır. Son seçimlerde muhalefet mevcut pazarcının sattığı malın aynısını tezgâhına koymuş ve "gel vatandaş dürüst satıcıdan mal al" dışında bir reklam sloganı üretememiştir. Üstelik tezgâhına mostralık olarak koyduğu mallar yılların satıcısının tezgâhının artıkları olmuştur.

"Pazara parti felsefesini yansıtan mal koyun" diyenlere inat, pazarda hâkim satıcının malının benzerinin satışında ısrar etmek başarısızla sonuçlanmıştır. Ayrıca, başka tezgâh açıp farklı mal satmaya çalışan küçük esnafa saldırarak tezgâhını dağıtmak aslında zihniyet olarak mevcut pazarcıdan farklı olunmadığını da alışverişe çıkan seçmene göstermiştir.

Pazara alışverişe gelenlerin bir bölümünün mevcut pazarcı tarafından dizayn edildiği ortadayken muhalefet pazara girecekler listelendiğinde kendi kendine söylenmekten başka bir şey yapmamış, üstelik kabul edilmez bir düşünceyle mağdur durumuna düşmesin diye "bir pazarcı üç kere üst üste pazarda mal satamaz" kuralına rağmen yılların kurt esnafının tezgâh açmasına ses çıkarmayınca, mevcut pazarcının pazarlama konusunda çok da bir çaba göstermesine lüzum kalmamış, neticesinde seçimlerde pazara alışverişe gelen seçmen değişik bir mal bulamayınca haliyle mevcut pazarcıyı ve yirmi yıldır sattığı ürünü çürük çarık da olsa yine satın almıştır.

Oysa yapılması gereken, pazara farklı mamul sürmekti. Satışa sunulan malın mevcut maldan nicelik değil, nitelik farkı gösterilmeliydi.

Cumhuriyetin kurucu partisi kapitalizmin kuruluş ayarlarını bozduğu mevcut düzende, düzenin bozulmasında emeği olanlarla sistemde rötuş önereceğine, düzeni değiştirebilecek nitelikli fikir ve kişileri seçmene sunup farkını ortaya koyabilmeliydi.

Seçim sisteminden şikâyet etmek yerine önereceği seçim sistemi değişikliğini tüm maddeleriyle sunabilmeliydi. Sadece "parlamenter sisteme geri döneceğiz" demek yerine devletin idari yapısında yapacakları değişiklikleri hazırlayıp, yeni il sayısı 50’mi yoksa 150'mi olacak söyleyebilmeli, Valinin ve Belediye Başkanlarının yetki dağılımındaki paylaşımının nasıl işleyeceğini anlatan kanun değişikliği teklifini detaylarıyla sunabilmeliydi.

Fakirleşmeye karşı mevcut iktidarın sadaka sistemini "Sosyal yardımları arttırıp kadının hesabına yatıracağız" şeklinde süsleyerek taklit etmek yerine, sol söylemle gelir dağılımındaki adaletsizliği düzeltecek önlemleri sıralayarak sosyal yardıma muhtaç kimsenin kalmayacağını yöntemleriyle ortaya konulabilmeliydi.  

Sınırda ve içerde güvenlik için "kır polisi teşkilatı" kurup Jandarma ve Sahil Güvenlik Kuvvetlerini yeniden orduya bağlayıp bağlamayacağını veya başka bir yapılanmayı nasıl gerçekleştireceğini açıklıkla anlatabilmeliydi.

Ulaştırmada nereye kaç km demiryolu yapıp, nakliye maliyetini nasıl ucuzlatacağını, köylüyü tekrar köyde üretir hale getirerek, ülkemizi tarımda kendine yettiği gibi dünyada da söz sahibi yapabileceğini modelleriyle ortaya koyabilmeliydi.

Son iki yılda çeyreklerle istikşafi görüşmelerle vakit kaybedeceklerine bunlar gibi temel somut konulara çalışıp, mallarının fikri nitelikleriyle seçmenin önüne çıkabilselerdi, inan bana güzel kardeşim Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına rağmen doğru reklam sloganlarıyla pazarlamada başarılı olup seçimi çok rahat kazanırlardı.

Umarım ki CHP'yi yönetenler hiç değilse parti tüzüğünde değişikliğe gidip, genel başkanı tüm üyelerin seçebileceği bir sistemi hayata geçirerek partilerinin ilk kurultayda yeniden yapılanmasının yolunu açıp, hep dillerinde olan batı demokrasilerinde kaybedenlerin yaptığı gibi istifa etme erdemini gösterirler...

31.05.2023 - M. Şevket Atalay