Irak’ın 2003 yılında işgali ile başlayan Ortadoğu’daki savaşlar karmaşalar son hızla ilerliyor, İsrail-Gazze savaşı ise tam gaz devam ediyor aslında savaşlar ordular arasında yapılır ve etik kurallarla yönetilir oysa İsrail-Gazze savaş değil İsrail tarafından acımasızca yapılan bir soykırımdır kadın çocuk yaşlı genç demeden insanları öldürmek ve resmen katliam yapmaktır, hastaneleri yerleşim yerlerini önüne ne gelirse her yeri insanlık adına utandıracak bir şekilde bombalayan İsrail fosfor bombaları ve her türdeki kimyasal bombaları yağdırmaktan çekinmiyor ve katliamlara devam ediyor Dünya ülkeleri ise susmuşlar izliyorlar göstermelik açıklamalar cılız kalan tepkilerle güya dünyayı kandırıyorlar.

İsrail ise Bünyamin Netenyahu’nun yaptığı açıklamada,  Kassam subaylarının bazılarının bizim ülkemizde olduğunu ve bunları öldürmek için ise bizim ülkemize MOSSAD operasyonları düzenleyeceğini arsızca açıklıyor,cürrete bakar mısınız…Arsızlıkta ve gözünü kan bürünmüşlükte sınır tanımayan İsrail arkasındaki ABD-İngiltere-AB ülkelerine güveniyor onlardan her türde silah mühimmat lojistik destekler alıyor ve adeta kimyasal bombalarla dünyaya göz dağı verircesine katliamlara devam ediyor…Dikkatlerden kaçan önemli bir durum ise ABD nin PKK YPG terör kadrolarından oluşturduğu ve askeri eğitimler vererek onlara her türlü savaşma tekniklerini verdirdiğini ve bu eğitilmiş terörden bozma askeri birliklerinde Gazze katliamlarında görevlendirilip savaştırılacağı İsrail ordularında görevlendirileceği ve ulaşamadıkları Gazze tünellerinde bu terörist güruhla bombardımanları yaptıracağı belirtiliyor, bilindiği gibi bu tünellere ulaşamayan İsrail oralara deniz suyu pompalayarak netine alamayacağını anlamış olmalı ki terörist guruplardan oluşturulan bu kan emici terör guruplarını devreye sokacağı anlaşılıyor

Son yıllarda dikkatlere değer bir Müslüman düşmanlığı yürüten bu hainler Ortadoğu ve Arap yarımadası bölgesindeki Müslüman kıyımlarına son hızla devam ediyorlar duracak gibide görünmüyorlar…

Uzun yıllardan beridir kaynaşan Arap ülkeleri ve Ortadoğu bölgesindeki Emperyalizm ve Siyonizm tarafından yakılan ateş giderek genişlemeye ve etrafında ne kadar ülke varsa onlara da sıçramaya, yakıp yıkmaya devam ediyor ve böyle giderse de, "ateş sarmalı" giderek büyüyecek bütün Orta doğuyu yutacak gibi görülüyor.

Irak’ın işgal edilmesiyle başlatılan hücumlar ve savaşlar işgallerle ve işgal edilen ülkelerin bütün değerlerini ele geçirmelerle yıllardır sürüyor, Orta doğu bölgesi kan denizi olmaya devam ediyor.

Rusya-Ukrayna savaşını başlatan hain emellerle adına “NATO denen ama en gelişmiş terör örgütü gibi davranan bu kuruluşun işine geldiği şeyleri görüp, gelmeyenlere göz yumduğunu hep yazmıştım aslında oradaki savaşta henüz bitmedi ama ara verildi denilebilir, şimdiki hedefleri Gazze ve orayı yok etmekle odaklandılar,

İsrail ve Filistin(Gazze)savaşı ise tüm hızıyla devam ediyor orada resmen katliamlar yapılıyor ama dünya ülkeleri susup sadece seyrediyor hatta göz yumuyor çünkü “para ve finans imparatorluğu Yahudilerdedir ayrıca her yerde savaşlar olacak ki silah sanayileri ve oradan gelirleri hep devam etmelidir, yok edilen ülkelere çökmeler olmalı ki hükümranlıkları devam etsin sebebiyledir, bu nedenle “insan hakları” martavalları atmalarına rağmen işlerine  geleni görüp gelmeyenleri görmezden gelmek sus pus olmak hep yaptıkları şeyler değil midir? Yapılan bütün Müslüman katliamlarına sessiz kalmaları hatta destekler vermeleri hep yaptıkları şey değil mi?, ”Dinlerin Kardeşliği” safsatasını çıkarmalarına rağmen ona kendileri bile inanmazken onlardan insani katliamlara destek beklemek saflık oluyor…Görüldüğü üzere kan dondurucu katliamlar ve soykırımlar son hızla devam ediyor..

Bildiğiniz gibi, İtalya’nın Sicilya adasında G-7 Zirvesi yapıldı, orada ne kararlar aldılar, planları ne, neyi yada neleri aralarında nasıl paylaştılar bu bilinmiyor tabii ki. Açıklamaları terörle mücadeleye devam şeklinde olduysa da, asıl teröristlerle kol kola, içli dışlı olup, onlarla işbirliğine gidip en gelişmiş silahları verenlere ve onları kendi hain amaçları için kullananlara inanmak ise “saflık” olur tabii ki.

ABD nin hareketleri pek de dengeli olmayan(hatta bunak denebilir) başkanının Arap ülkelerine ve İsrail’e yaptığı ziyaretleri, ardından Suudilerle silah satışı vs. olaylar malumunuz, S. Araplara 150 milyar dolarlık silah satışları, ardından İsrail’e yapılan ziyaretlerle zaten işaret fişeği atılmıştı, ardından Katar'a yapılanlar ve sonrasında İsrail’in acımasız saldırılarıyla başlatılan soykırımlar vahşetler, insanlık ayıpları denecek bombalamaları halen de devam ediyor, dünya seyrediyor hatta silahlı destekleri veriliyor…

Olayın gündeme gelişi ile işler daha da kızışıyor gibi, Ortadoğu cehenneminin ateşi harlatılıyor ve oradaki cehennem ateşinin bütün Ortadoğu’yu yutacağından endişe ediliyor... ABD başkanının ilk ziyaretini Suudi Arabistan’a yapması,150 milyar dolarlık silah anlaşması, NATO’nun İşid'le mücadele koalisyonuna katılması ve Suudi Arabistan ve 34 Müslüman ülkenin katılımıyla oluşturulan “sünni ittifakı” yapılmıştı hatırlarsanız onun çok iyi okunması ve içeriğinin detaylı olarak irdelenmesi gerekiyor.

Sorulacak soru şudur, ”niçin hedefteki seçilen ülke Filistin-Gazze” dir, ve hedefleri nelerdir ve bu hedefin diğer ülkelerle ilişkileri nedir?..

Hedefte muhtemel Katar mı var sorusu gündeme gelebilir niye mi?, Mısır'da isyancılara ve (The Muslim Brother hood) Müslüman Kardeşlere verdiği destek nedeni ile Körfez İşbirliği Teşkilatı ile bağları kopartıldı/2022 Dünya Kupasının Katar'da düzenlenmesine karar verilmesi/En büyük yatırım başarılarından olan El Jazeera'nın kurulmuş olması nedeni ile Katarı sıradaki hedef yapmaya sebep olabilecek nedenlerden bazılarıdır denilebilir. İngiliz parmağı yıllardır Katar’ın ensesindedir, perde arkasından yönetmektedir,

Kısaca göz atarsak; Arap Yarımadasının ucunda küçük bir ülke olan Katar halkı Sami ırkındandır bu bilinir, Katar nüfusu % 73 Arap,% 20 İranlı,% 7 Pakistanlılardan oluşur, ülkedeki petrol ve enerji kaynaklarının olduğu, ülkede ayrıca "Sabkha " dedikleri geniş tuz yatakları vardır, ayrıca denizlerinden de bol miktarda inci üretiliyor. Katar’ın bu gün Doha adı taşıyan başkentinin adı Osmanlı döneminde "Kat'atüt-türk idi ve  “Türk Garnizonu" anlamına geliyordu, ancak günümüzde burada bir ABD üssü vardır ve ülkede İngilizlerin de ağırlıklı bir baskınlığı vardır

 Tarihe kısaca göz atarsak: 1.Dünya savaşı 1914 ile 1918 arasında oldu, Rusya 1917 deki Bolşevik ihtilali nedeniyle savaştan çekildi, İngilizler ise 1915 'te Çanakkale’yi geçemediler ama, hedeflerinde 1917 de Mısır üzerinden Anadolu’yu ele geçirerek İsrail Devletini kurmak amaçları vardı (Balfour Deklerasyonu).

Kısaca hatırlarsak, 1914 yılında Avusturya Arşidükü Franz Ferdinand’a Saraybosna’daki düzenlenen suikast olayı savaşın başlatılması için bahane edilmişti ve savaşlar başlatılmıştı.

Mustafa Kemal Atatürk ve kurtuluş mücadelesi verenler ve vatanımız için mücadele edenler de İngilizlerin bu plânlarını suya düşürdüler.

2.Dünya savaşı ise 1939-1945 yıllarındaydı, Rus, İngiliz, ABD vs. hepsi de savaştı ancak Türkiye bu savaşa girmedi ve taraf da olmadı. Hatta Ruslar o dönemde İran'ı bile işgal ettiler ama sonra savaştan çekilmek zorunda kaldılar, o dönemde Ortadoğu’ya inemediler ama günümüzde indi ve Akdeniz’de hem kara, hem hava hem de deniz üsleri var, Almanya ise her iki dünya savaşında da yenildi, Ortadoğu’ya inemedi ancak şimdilerdeki küresel oyun tezgâhı işlerine gelip olaylara dahil olduysa da, eskideki küresel tehdit oluşu  ve orada söz hakkı istemesi diğerlerinin işine gelmedi ve Almanya İncirlik'te devre dışı bıraktırıldı, çekilme durumunda kaldı, diğerlerinin Almanya’nın Ortadoğu’dan uzak tutulmalı görüşleri vardı ve bilindiği üzere Almanya geri çekilme kararı almış durumda.

Dünya savaşındaki döneminde Ortadoğu’yu İngilizler aldı taaki 1948'e kadar, ardından İsrail ve derken ABD devreye girdi ve oralardaki savaşlar günümüzde de halen kaldığı yerden sürüyor denilebilir, tek fark Rusya faktörünün olaya dahil olmasıdır, bölgede önceden olduğu gibi sudan bir sebeple 3. Dünya savaşı mı başlatılacak sorusu da ihtimal dahilinde mi de diyebiliriz. Zira ABD savunma bakanı sözcüsü Albay Jefs Davis açıkça, "Suriye’nin kuzeyinde ortaklarımız olan Suriye Demokrat Güçleri (SDG) ile ortak hareket eden Amerikan askerleri var, sınır alanları da harekat alanlarımıza dahil YPG yi de koruyoruz" demedi mi?. Bölgede 1-Vahabiler-İşidEl kaide, Afgan ve çeçen cihatçılar ve 2-Suudi Arabistan-Sisi (mısır)ve ABD nin emrindeki bütün terör guruplarından devşirilmiş güçler var

Belli ki Ortadoğu’da at koşturanlar işi daha da ileri götürme peşindeler, kim ne derse desin ABD ve Rusya bölgede bildiğini okuyor, diğer figüran ülkelerde onlara çanak tutuyor, Oynanan oyunda Ruslar asıl oyuncu değil zira alacaklarını fazlasıyla aldı, ancak tek istediği Türk dünyasının Asya ile aradaki bağlarını kopartacak bir oluşum olabilir, bunun için işi daha bitmedi denebilir. Bölgedeki asıl oyuncular kim onlara bakarsak, ABD-İngiltere ve İsrail dir.

 Irak ve Suriye yeniden şekillendiriliyor, sırada Ürdün var, bu şekillendirmelerin aslında birçok etnik kimlikleri bağları ve kökleri var, Ermeniler, Süryaniler, Yezidiler, Nasturiler, Kürtler, var ve bunların birçoklarının kökleri de Türkiye’de denilebilir, yani açıkçası hedefteki amaçları bizim ülkemizdir (BOP) işliyor denilebilir. ABD, İngiltere İsrail’in genişleyip hükümranlığı için, Karadeniz’e açılmak, enerji kaynakları, su havzaları, geniş tarım alanlarına çöreklenmek için, Rusya ise doğu Anadolu’daki oluşturmayı hedeflediği tampon yönetimlerle, Asya’da bulunan Türk dünyasının Anadolu ile arasındaki bağlarını kesmek için bop'un bir parçası durumundadır.

Bu bağlamda bakacak olursak karıştırdıkları ülkelerden ve oralardan ülkemize göç ile sürülen ve (Arap değil, Türkmen değil, Kürt değil) ülkemizdeki yaşayan mültecilerin etnik kimlikleri nedir ve kökenlerinin ne olduğu çok iyi irdelenmelidir, araştırılmalıdır, bunun altında etnik demografik yapılanmanın gizli bir emelleri, amaçları mı vardır araştırılmalıdır zira Emperyalist amaçlarındaki asıl konu Türkiye ve Türk milletidir zira proje Türk düşmanlığı üzerine yürütülüyor.

Hafızaları tazeleyip o bölgedeki evvelce neler yapılmıştı kısaca hatırlayacak olursak;

İsrail, Sina Yarımadasını işgal etmiş ve o bölgede birçok savaşlar olmuştu. Mısır'da 1967 ile 1987 yılları arasında işgal altındaki bu bölgeye verdiği zararın karşılanması için İsrail'den 500 milyar dolar tazminat istemek için 750 sayfalık bir rapor hazırlamıştı. Mısır medyasındaki haberlere göre; İsrail’in Sina yarımadasını işgal ettiği 15 yıl boyunca bölgedeki petrol, su, mermer ve taş yatakları, Altın madeni, kullanıma elverişli kum ve diğer doğal kaynakları kullanmasına karşılık istenen bu bedel için hazırlanan 750 sayfalık,190 haritadan oluşan ve 500 milyar dolarlık bu raporu Birleşmiş Milletlere sunulmuştu. (Dünya medyası ise olaylara tek taraflı yaklaşmıştı.)

Süveyş Kanalının gemi trafiğine kapatılarak ekonomik olarak zarar gördüklerini de ilave eden Mısır bu istediği tazminatı da alabilmiş değil. Ancak yılanın deliğine de elini sokmuş oldu bir kere ya, bu günkü geldiği nokta da ortada!...(O dönemdeki)Sünni Cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık El-Haşimi ve Şii Başbakanı Nuri El-Maliki ve etnik ve mezhepsel çatışmalar, Mursi dönemi ve yaşananlar, günümüze kadar gelerek devam ediyor.1956 yılında kurulan İsrail'in kurulduğu zamandaki topraklarını, eski Kudüs, Sina, Gazze şeridi, Ürdün ırmağının batısındaki Batı Şeria denen bölgeyi, Suriye sınırındaki Golan tepelerini  de içine alarak kendi topraklarını üç katı kadar büyüterek ilerlediğini de bilmemizde de yarar var.

Arap Birliği olarak bilinen Arap ülkelerinin hepsinin, Monarşi ve ya Krallıklarla, ya da Emir'likler ile yönetilmesi ve bunların da ABD veya AB ülkelerinden eğitimli, yanlı olmaları da buralarda " At koşturulacak " alanların son derece elverişli olmasını kılıyor. Eh bir de etnik ve dinsel mezheplerin fazla olması da zemini oldukça müsait kıldığı için de adım adım uygulanmakta olan hain plânların hedefine varılabiliyor diyebiliriz.(BOP)

Gözünü kan bürümüş olanların dur durak bilmesi, ya da insanlık dramlarının yaşanması ve ya sönen hayatların, ölen çocukların ve ailelerin oluşu, yaşanan trajediler ise umurlarında değil ki!.

Sadece hedeflediklerine doğru yakıp yıkarak, ezip geçerek ilerlemeyi biliyorlar.

Bunun için hazırlamış oldukları kandırmacalar ve yalancıktan bahaneleri de hazır, zaten onlara dur diyen de yok ki, emperyalist işbirliği ve kirli elleri onları birbirlerine kilitlemiş vaziyette.

Hepsi de bu kirli işbirliğinden nemalanıyorlar ve çıkarları olunca da ağızbirliği ederek hareket ediyor, karşısına dikilmeye cüret edenlere de bin bir türlü ayın-oyun ederek orayı da karıştırıveriyorlar tamam. Bu güne kadar yaşananları bir hatırlayın, yeterince anlayacaksınız zaten.

Bizim Ülkemizle ise, geçmişten gelen bir hesaplaşmaları zaten var, hâlâ onları ülkemizden kovarak bağımsızlığımızı ve kurduğumuz Cumhuriyeti içlerine sindiremedikleri için de, yeniden kuşatmaya geçmiş, topla tüfekle değil, ekonomik olarak, topraklarımızı satın alarak, zayıf noktalardan yararlanarak uyguladıkları dayatmalarla, aldıkları tavizlerle, içerdeki hainlerin destekleri ile kuşatmalara devam ediyorlar.

Oynanacak olan kirli oyunlara gelmemeli, vatanımıza, topraklarımıza, sınırlarımıza sahip çıkmalıyız. Başka yolu yok!...

Charls Darwin şöyle der: “Bilim ve Sanat Kuşun iki kanadı gibidir, bu iki kanadı birlikte kullanabilen uluslar Kuş gibi uçabilir ve özgür olabilirler, Uçamayanlar ise Tavuklar gibidirler, Tavuk Toplumlar, önlerine atılan bir avuç yemi gagalarken, arkalarındaki Yumurtalarının alındığının farkında bile olmazlar.”

Yaşanan olaylara ve olabilecek oyunlara çok dikkatle bakmalı ve millet olarak “Kan Denizinin” giderek genişlediğini ve ülkeleri birer birer yutarak daha da büyüdüğünü görmeli ve yapılanları iyi anlamalıyız ki, yapılacakları bilebilelim.

Tek hedefte birleşen ama iki kutuplu Emperyalizm Canavarı doymak bilmeden ilerlemeye, eski dönemlerde yarım bıraktığı yerlerden kuşatmaya devam ediyor diyebiliriz.

Atalarımız, “Domuz derisinden Post, Gavûr’dan dost olmaz” diyerek çok güzel anlatmışlardır.

Dost ülke deyip rehavete düşülmemeli ülkemizin bekası için gereken milli duruş sergilenmelidir.

Bize, bizden başka dost ülke yok vesselâm...