Küresel bazda bakacak olursak tüm dünyadaki ekonomik gidişat pek de iç açıcı değil zira bütün ülkelerde sorunlar giderek artıyor,finans darlığı artıyor,küresel kriz denen olgu düyayı sarıyor..

Dünya nüfusundaki artışla birlikte sorunlar,savaşlar,emperyalist entrikalar neye bakarsan hepsi artıyor ve giderek içinden çıkılmaz haller ortaya çıkıyor,ABD gibi bir ülkede bile finans-bankacılık başta olmak üzere ekonomide giderek düşüşler yaşanıyorken diğer ülkelerde İngiltere-Almanya-Fransa ve diğerlerinin de durumları pek parlak değil oralarda da önlem amaçlı çeşitli tedbirler alınıyor zaman zaman bu kararları halkın tepkilerine ve mitinglerle protestolarına kadar varıyor ama durum değişmeden seyrediyor.

Dünya ülkelerine bakıldığı zaman oralarda hiçbir yerde devletin harcamaları ve savurganlıkları bizim ülkemizdeki kadar çok fazla değildir (Arap şeyhlerinin ülkeleri hariç)ülkemizdeki resmi kurumlarda ve özellikle de üst düzeydeki tüm kurumlardaki savurganlıklar,lüks makam arabaları,anlı şanlı ofisler ve bir sürü gereksi lüks harcamaları saymakla bitiremeyiz,milletin parasıyla sefa sürüp yan gelip yatmak böyle olsa gerek ki yıllardan beri her türlü iktidarlarda bu israfların ve şatafatlı durumların önüne geçilemediği gibi giderek fazlalaşarak artık milletin gözüne çok fazla batacak hallere gelmeye başladı.

Sizler kimsinz?.Milletin vekili, millet açlıkla ve sefaletle boğuşurken, pahallılıklarla ve yüksek kiralarla cebelleşirken sizler,”oh keyifler kekâ gel keyfim gel”tabloları çiziyor, asil olan millet üç kuruşa maaşlara talim ederken siz vekiller ballı kaymaklı imkanlarla ve abartılı yüksek oranlardaki maaşları alıyor.

Bunu dünyada kime sorsanız, ”Asillin(millet)haline ve yaşamına bir bakın,birde onun vekilinin maaşına ve imkânlarına bakın” demezler mi ki... Neymiş itibardan tasarruf olmazmış,asıl itibar milletin refahının yükselmesi değimlidir ki, bu ne tezat?...

Eski dönemlerde de padişahların saraylarında altın varaklı ballı kaymaklı yaşamlar sürermiş ama millet yamalı pabuçlar yamalı mintanlarla yokluk-fakirliklerle yaşarmış ya aynen o durum gibi yaşanıyor ülkemizde, ama sadece aradaki fark bu millet o zamanlar bir padişah beslerken şimdi başımızda 650-700 padişahı beslemek durumunda,eh hal böyle olunca da ekonomisi vs.si dibe batmaz mı ki,dünyadaki hangi sistem böyle bir eğriliği ve yanlışlığı kaldırabilir ki?...

AB ülkelerinde Milet vekilleri bisikletiyle bile vazifeye giderken bizde tam tersi şaşaalı arabalarla ,koruma ordularıyla gidilir böy le bir tezat dünyanın başka hangi ülkesinde var ,görmemişlikleri, cahillikleriyle hep petrol zenginliğinden adeta şımarmış bütün Arap şeyhlerinin altın kaplamalı ama cehalete dönük olan yaşamları gibi bir sistemi ülkemizde olması yanlış değilmidir, günümüzün modern hukuksal anlayışına ve insan haklarına,hakkaniyete ve insanlığa hiç uymayan modellerle yönetilmek ülkemize yakışıyor mu sizce de?..

Ülkemizdeki yaşanan ekonomik sallantılar ve döviz+faiz kurlarındaki istikrarsızlık-yalpalanmalar en çok dar gelirli vatandaşları etkiliyor,küçük çaplı işletmeleri vuruyor hep onlar sıkıntı çekiyorlar,çok fazla artan kiralar ve girdi maliyetlerinden tutun her kalemdeki gereksinimlerini karşılamakta zorlanan bu kesimleri rahatlatıcı tedbirlerin alınması şarttır ki yollarına devam edebilsinler yoksa iflâslar zincirine her geçen gün yeni halkalar eklenmeye doğru gidişatın frenleri tutmaz olur.

Özel sektör demişken o kesimin AB ülkelerine olan borçlarına kısaca bir göz atarsak,

21 milyar dolar İngiltere’ye,18milyar dolar Almanya’ya-17 milyar dolar ABD’ye-14.5 milyar dolar Hollanda’ya diye borç rakamlarını sıralar gideriz hal böyle olunca da kara kara düşünmenin zamanı dır demeden olmaz.

AB üye ülkelerindeki ekonomik durumlar da pek parlak sayılmaz ama bizim ülkemizin sıcak-yakıcı şartları kadar değiller,kendi ülkelerinin gençleri iş bulabilsinler diye ucuz işçiliği ülkelerine sokmak istemiyorlar oralarda halkın haklarından yapılan kısıtlama tedbirlerine olan toplumsal protestolar da giderek artıyor,oysa bizde insanlar değil protesto  gıkını çıkaramazlar yoksa doğru silivriye…

Ülkemizdeki ekonomik gidişatta her sektörde bir dökülme yaşanıyor giderek azalan üretimler ülkemizi her dalda ithalata yönelttiği için yabancı kur paralar karşısında küçülen parasal değerimizle ölçülünce durum acayip pahalı bir şekil alarak hayatımıza yansıyor.Oysa çözüm ithalat değil yerli üretimdir…

Ülkemizde çarşı-Pazar-market ne varsa her ürün pahalı satılıyor artan fiyatlara fırsatçılıklar da bindirme yapınca el yakan fiyatlara vatandaşlar uzanamıyor,bakıyor ama alamıyor.

Kırmızı et fiyatlarındaki yüksek artışlara vatandaşlar erişemiyor,son yıllarda et yüzü göremeyenlerin hepsi  sakatata yöneldi denilebilir ama o da çok pahalı,hayati önem taşıyan her ürün ve ihtiyaç maddelerinin hepsi de ateş pahası.

Ülkemiz eski yıllarda hayvancılıkta ve et üretiminde tarımsal ürünlerde dünyada sayılı ülkeler arasındaydı ancak günümüzdeki durum malûmunuzdur…

Ülkemizde günlük 1,5 ton sığır etine ihtiyacı var bunun için de 5,5 milyon ton civarında sığır kesimi yapılması gerekiyor ama maalesef bu rakamların çok gerilerinde seyir eden bir tablo var önümüzde.

Artışlar+maliyet giderlerinin yüksek olması hayvancılığı besiciliği giderek azaltan rakamlara düşürüyor artan maliyetlerden gelen fiyat artışları ise ithalata yönelmeye sebebiyet veriyor ancak o da çözüm olamıyor zira Dolar-Euro vs kurları çok yüksek olunca fiyatlardaki artışlar da hızla yükseliyor ve vurgunu da aracılar-fırsatçılar vuruyor.(yerli+milli artık yalan oldu)Üretim olmayınca fiyatlar tavanları delip geçiyor.

Vatandaşlarımızın büyük bölümü maddi sıkıntı ve borçlarla boğuşuyor,bankalara borçlu sayısı 1 yılda 2 milyon kişi daha artmış vaziyette ve borçlu sayısının 37 milyonu aştığı belirtiliyor ve en çok ta ihtiyaç kredisi taleplerinin arttığı belirtiliyor,kısaca ülkemizde “borç salgını” yaşanıyor diyebiliriz…

Eskilerin bilinen bir sözü,”uma uma döndük muma” vardır ya ha bugün ha yarın düzelir diye millet ummaktan eridi gitti görün artık bunu!...

Asiller(millet)sürünürken vekiller sefa sürmemelidir.