Bu ara salgın misali, danışanlarımda ve çevremde aynı hastalıkları gözlemliyorum…

Ateş, boğaz ağrısı, bademcik iltihabı, bronşit, burun akıntısı, gastrit, hazımsızlık, ishal, kusma, öksürük, sırt ağrıları…

Şimdi kimisi “e normal, kışa girdik havalar soğudu diyebilir” ama gerçek bu değil…

Hadi gelin bu hastalıklar, psikolojimiz ile ilgili bize ne anlatmaya çalışıyor bir bakalım…

Ateş; yakıcı öfke…

Boğaz ağrısı; kendini ifade edememe, yaratıcılığın kısıtlanması…

Bademcik iltihabı; Korku, bastırılmış duygular; yapmak istediğini yapamamak…

Bronşit; Huzursuz aile ortamı, tartışmalar…

Burun akıntısı; İçsel ağlama, içsel feryat…

Gastrit; süre gelen belirsizlik, kötü beklentiler…

Hazımsızlık; korku, endişe, sızlanma…

İshal; reddetme, kaçış…

Kusma; konuşamayacak kadar kızgın olmak, açıkça konuşmaktan çekinmek; otoriteye kızgınlık…

Migren; kendi üzerinde baskı yaratmak…

Öksürük; dünyaya bağırma arzusu… “Beni görün, beni dinleyin” haykırışı…

Sırt ağrıları; hayattan maddi ve manevi destek talebi…

 

**

 

Görüldüğü üzere bu ara toplumda yaygın olan hastalıkların düşünsel kaynağı çoğunlukla kaygı, öfke, endişe ve benzeri duygular…

Yerelde ve genelde o kadar kötü yönetiliyoruz ki, bu duyguları hepimizin aynı anda hissediyor olması gayet doğal…

Neyse ki “yerel seçimler geliyor, yeni umutlarımız var” diyecek oluyorum ama sadece diyecek oluyorum… Zira bu seferde “Yönetme salgınına” tutulduk…

Aday adayları sadece kendini tatmin etmek için aday olmuş gibi duruyorlar…

Önüne gelen, parasını verip adaylık başvuru dosyasını yetkili makama teslim ediyor…

Yani il ve ilçe yönetimleri “Param var, canım istiyor, o zaman adayım” diyen herkese açık… İcraat, hizmet, vatandaşın huzur ve refahı, adayın yönetim kabiliyeti vs çokta önemli değil yani…