Çocukluktan ergenliğe geçtiğim dönemde, yaşamımda her daim var olan adrenalin, hız ve gerginlikten olsa gerek ermiş, eren, evliya, derviş gibi isimlerin ayrımını bilmeden o insanların huzuruna hayran oldum hep…

Sessizliğin verdiği sükûnete âşıktım ve dualarımda hep aynı dileği diledim…

“Rabbim, her ne yaşarsam yaşayayım bana sessiz kalabilme yeteneği; bir bakış ile insanları anlayabilecek kadar bilgi; insanların yanımda huzur bulabileceği kadar derinlik ver…”

Elbette bu dua, dileklerimin gerçekleşeceğini bilmeden kurduğum bir hayaldi ve bu hayal gerçekleştiğinde, böyle bir yaşamın kolaylığında zorlanacağımı(!) bilmiyordum…

Zira o potansiyele ulaştığınızda çoğu insandan farklı bir bakış açısına sahip oluyorsunuz ve maalesef ki kurduğunuz birçok cümleyi açıklamak zorunda kalıyorsunuz…

Öyle ki, geçtiğimiz günlerde sosyal medya da şöyle bir yazı paylaştım…

“Hayattan hiç bir beklentim kalmadı... Hayat, yaşamam için ne gönderir ise keyfini çıkarmaya çalışıyorum... Bugüne kadar yaşadığım en güzel kafa bu…”

Sağ olsun sevenimiz çokmuş… Gerek mesaj ile gerek ise arama ile birçok güzel yürekli insan “Hayr olsun ne derdin var, sana nasıl yardımcı olabilirim?” diye sordu… Haliyle herkese aynı açıklamayı yapmak zorunda kaldım… Beklentinin iyi bir duygu olmadığını; hayal ve hedef ile karıştırılmaması gerektiğini anlatmak oldukça zor oldu…

Ne güzel bir sözdür “Hayat, sen planlar yaparken; Tanrının gökyüzünden gülümsemesidir…”

Yaşadığımız hayata dair her hangi bir beklentiye girmemeyi, günlerimizi yaptığımız planlar üzerinde yaşamamayı espritüel bir dille anlatır bu cümle…

Aslında sosyal medyada paylaştığım cümle de tam olarak bunu anlatmaktaydı… Bir duruma, bir olaya ve daha da önemlisi bir insana karşı beklentiye girmek her daim hayal kırıklığıdır… Olur da, beklentin karşılanmaz ise umduğun gibi sonuç alamazsan, hele bir de şükretmeyi; şerrin içindeki hayrı görmeyi bilmiyorsan hayat bir anda cehennem oluverir sana…

Oysa geleni olduğunu yaşamak, insanları olduğu gibi kabul edebilmek ne büyük lütuftur… Rahmetli Demirel’in dediği gibi “Meseleyi, mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz” felsefesinde yaşayabilmektir beklentisizlik…

Çünkü o zaman bilirsin ki, yaşadığın her ne ise sen daha da güzelleşesin diye yaşanmıştır… Kudret sahibi olasın, korkularından arınıp huzur ile yaşayabilesin diye yaşanmıştır…

Çünkü o zaman anlıyorsun ki, korktuğun şey aslında o kadar da korkunç değilmiş… O korktuğun her ne ise başına geldiğinde de, hayata devam edebiliyormuşsun…

Hissettiğin duygu her ne ise “Ucunda ölüm yok ya” diyerek, o duyguyu dibine kadar yaşayıp, dile getirmekten çekinmiyormuşsun…

“Ölmeden bunu yaşamak istiyorum” diyerek hayallerini gerçekleştirebiliyormuşsun…

Hatta işte o zaman ölümden bile korkmuyormuşsun… Zaten insanlar, ölümden değil ölmeden önce yaşamak istediklerini yaşayamadan ölmekten korkarlar…

İşte bu yüzden önemlidir, beklentilerden sıyrılarak hayatı yaşamak…

Kader çabaya âşıktır misali, hedeflerini belirleyip emek verdikten sonra akışa teslim olmak…

Ve gönül rahatlığı ile “Ben elimden geleni yaptım, artık bundan sonrası sende” diyebilmek…