Yorgunuz hepimiz… Derinlemesine yorgun ve bir o kadar huzursuz…

Her an bir kavga, bir saldırı, bir hırsızlık haberi…

Herkes içindekileri tek tek asıp rahatlamak istiyor ama hiç kimse ruhunu rahatlatabilmek adına hiçbir şey yapmıyor…

Herkes, herkesten şikâyet ediyor ama kimse dönüp de kendine bakmıyor… “Ben kendim için, sevdiklerim için, vatan için ne üretiyorum, neyi düzeltiyorum?” diye sormuyor…

Kalpler öfke ve nefret ile dolmuş…

İnsanlar tanıdığı tanımadığı herkese, sürekli küfür ve hakaret ediyor… Bir insanın onurunu rencide edecek herhangi bir kelimeyi söze dökmek; dini açıdan Rabbin emeğine sövmektir, yasal açıdan ise 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası vardır…  Yani neresinden tutsan, aslında affedilecek bir yanı yok… Bir de üstüne, kendini “Söyletenin hiç mi suçu yok…” sözleri ile savunmaya çalışanlar var ki, onlara cevap yazmaya bile gerek yok…

Oysa hepimizin kusurları var… Bu yüzden her insan, bir başkasını eleştirmek yerine kendi kusurlarını düzeltmeye çalışsa, kimsenin kimseyi üzmeye vakti kalmaz…

 

İflaslar, ayrılıklar yaşanıyor…

Olanlar karşısında herkes dövünüp, suçu başkasına atarak rahatlamaya çalışıyor…

Tamam, dövün de bir süre sonra durup “Ben ne yapıyorum yahu?” diye bir soruver kendine… Yeterince acını yaşadıktan sonra “Bu durumu nasıl toparlayabilirim?” diye düşünmeye başla ve sonrasında harekete geç…

İçine düştüğün duruma “Şimdi el âlem ne der?” diye dertlenmek yerine, elinden gidenlere bak… Giden senden ne götürdü? Giden niye gitti? diye bir sorgula…

Senin paran bitmiş, yuvan dağılmış, sınavı kazanamamışsın… Derdin her ne ise sen ona odaklan… İnsanlar, önünden ardından ne konuşmuş, takma kafana bu kadar… Kapa gözlerini, yürü kendi yolunda…

Hem el âlem, hepi topu on beş dakika konuşacak seni oysa bu hayatı bir ömür yaşayacak olan sensin… Bırak kim ne dersin… Bu hayata hiçbir faydası olmayan, yüreği kirli insanlar onlar… Zaten o insanlar seni konuşsa ne olur? Konuşmasa ne olur? O yüzden onların sözleri, ödülün olmadığı gibi cezan da olmamalı…

Dünyan mı karardı? Bekle bir süre sakince, elbet o karanlıkta da görmeye başlayacak gözlerin, gözlerin görmese bile kalbin gösterecektir sana aydınlığa çıkan yolu…

İşte bu yüzden, yaşamında huzurunu kaçıran ne var ise sil gitsin… Senin gülümsemen için uğraşan, emek veren kim var ise sıkı sıkı sarıl ona…

Karnın doyuyorsa, başını sokacak dört duvarın, “Sen yeter ki gülümse ben dünyayı sırtlarım” diyen sevdikleriniz varsa, içinde bulunduğumuz dönemde dünyanın en şanslı insanlarındansınız demektir…

Yolun çetin, yolculuğun sert geçiyorsa yumuşat kalbini… Zihnini kirleten tüm düşünceleri tek tek asarak öldür… Ancak o zaman ruhun rahatlar, ancak o zaman ölmeden önce ölmenin huzuruna kavuşursun… Ancak o zaman kudretine kudret katıp, düştüğün yerden kalkıp yeniden yolunda kolaylıkla yürürsün…

Hem belki de, düştüğün de aldığın ders sana hayatının zaferini kazandırır… Kim bilir…