Sinir oluyordum komşunun oğluna…

Böyle bir şımarıklık, böyle bir savrukluk yok… Bir insan, hiçbir şeyin mi kıymetini bilmez…

O güzelim kıyafetler, ayakkabılar… Deli gibi para akıtıyor annesi, babası… Tek dertleri çocukları mutlu olsun, arkadaşlarından geri kalmasın… Sadece giyim kuşam da değil konu… Akşam evde pişen yemeği beğenmezse, ya dışardan yemek söylüyor ya da gidip lüks bir restoranda yiyor yemeğini paşa…

Anne ve baba ile konuşayım dedim, “Aman, tek oğlumuz başka kimimiz var” dediler… Bir, iki oğlan ile konuşayım dedim ama o da olmadı… Duvara konuşsan ses verir, çocuğun umurunda değil… Çocuk dediğime de bakmayın üniversiteye gidiyor artık…

Görmeyeyim, duymayayım diyorum, onu da yapamıyorum… Oysa “Bana ne” deyip geç değil mi? Zira ortada bir zarar var ise kendilerine var…  Uyarılara rağmen, ‘bana göre’ yanlış olana devam ediyorlar ise bu onların sorunu…

Peki, onlar bu durumu bu kadar önemsemezken ben niye bu kadar tepkiliydim? İçimde bu çocuğa karşı beni tetikleyen, nefret duyacak kadar beni yoran duygu neydi? Asıl önemli olan buydu… Benim kendim ile derdim neydi?

Bu düşünce ile kendimi sorgulamaya başladım…

Her zaman danışanlarıma söylediklerimi, kendime de uygularım…

“Sor”, “Kendine niye bu duyguyu yaşıyorum, diye sor ve o soruya dürüstçe cevap ver… Kendine dürüst olmayı öğrendiğin zaman, kendindeki eksiği görecek ve işte o zaman tamamlanarak rahatlayacaksın…”

Ve kendime sordum…

Fark ettim ki, gencin kıymet bilmez halleri gücüme gidiyor çünkü hayat hiçbir zaman ona yaptığı gibi benim arzu ettiklerimi, altın tabakta sunmamıştı bana… Hatta hayatımdaki hiç kimse beni, onun şımartıldığı kadar şımartmamıştı… Belki de içten içten, farkında olmadan imrenmiştim ona… Hatta kıskanmış bile olabilirim…

Oysa bu, onun hayat yoluydu… Benim ki de benim… İkimizin aynı yolu, aynı duygu ve olaylar ile yürümesi imkânsızdı… 

Daha da önemlisi, çevremde ki insanlardan bana dair beklentilerim vardı ve bu beklentilerim bir türlü karşılanmıyordu…

Peki, beklentiye girmek ne kadar doğruydu?

Herkesin belli bir potansiyeli vardı ve o insanların potansiyeli üzerinde, beklentiye girmek benim hatamdı…

Bu sorgulama sonucunda kendime ulaşıp, gerçeği görmek beni oldukça rahatlatmıştı… Hatta kendime yaptığım bu itiraf, o genç ve ailesi ile daha yakın bir ilişki kurmamıza yardımcı oldu… Artık onları seviyor ve aldıkları kararlara saygı duyuyordum…

Eğer sizin de çevrenizde sevmediğiniz, ayıpladığınız ve hatta nefret ettiğiniz insanlar var ise önce kendinizi sorgulayın… Zira karşımızdaki kişiye hissettiğimiz negatif ya da pozitif her duygu önce kendi içimizde besleyip, büyüttüğümüz duygudur…

Yani, o duygu muhatabımız değil bizimle ilgilidir…