Vücut yorgunluğumuz, sinirsel yorgunluktan daha kolay atılır. Uyursun, dinlenirsin, sağlıklı beslenirsin geçer, hata mutlu olursun fakat sinirsel yorgunluk için aynı şeyleri söylememiz mümkün değildir. Birçok ülkede çalışma saatleri esnek hale getirildi. Amaç, bedensel yorgunluğu azaltmak ve kişiye kendi ile kalması, sosyalleşmesi için fırsat vermek. Sinirsel yorgunluktan özellikle şehir insanının kaçması çok zordur. Buradaki etkenler çalışma saatleri, kalabalık sokaklar, caddeler yani her yer. Peki her gün işe, okula giderken tanımadığımız binlerce göz tarafından taciz edildiğimizin farkında mıyız? Tanımadığımız insanlarla sık sık karşılaşıyoruz. Metrolar, duraklar, caddeler, tüneller, otobüsler ve sokaklarda tanımadığımız insanlarla bir aradayız. İşe yetişme telaşımız bir yana, bir de tanımadığımız binlerce insanla yakın temasta olmak zorunda kalıyoruz. Bu başlı başına sinirsel yorgun sebebi... Zihnimiz sürekli karşılaştığımız insanlarla ilgili tehdit mi, değil mi; iyi mi, kötü mü, diye gelgitler yaşar. Sık sık beden dilimiz kendimizi korumaya, hatta bazen saklanma moduna alır.

Eğitim kurumlarında, işyerlerinde çoğu zaman hakkımızı atılma korkumuzdan dolayı arayamayız. Hiç hoşnut olmadığımız insanlara sahte sevgi gösterileri sergileriz. Evet demek zorunda kalırız. İşçi işinden, patron şirketinden olmamak için bir süre maske takar. Çoğu zaman bu samimiyetsizlikle yürür. Al sana sinir kaynağı. Tabii bu durum işyeriyle sınırlı kalmaz, eve giden işçi, yaşadıklarını evde anlatmaya devam eder. Şikâyet sürekli zihnindedir, her yerdedir. Çoğumuz düşündüklerimizi kontrol etmekte yetersiz kalırız. Evde, işyerinde sokakta, yemekte, yatakta, sürekli rahatsız edici düşüncelerin içinde yaşadığımız zamanlar çoktur.

Sağlıklı insan, sorunlarını gerektiği zaman, gerektiği yerde düşünür. Geceleri hiçbir şey düşünmez. Öncelikle neyin önemli neyin önemsiz olduğunun anlamına varabilmek gerekir. Bunları en iyi bilen sizsiniz. İnanın, çoğu başarı ve başarısızlıklarımız pek önemli değildir. Her acı hafifler, her başarısızlık başka bir yolun anahtarına dönüşür. Vücut yorgunluğu uyku getirir, duygu yorgunluğu uyku götürür. Çöküntüye girdiğinizi şu belirtiden anlayabilirsiniz; yaptığınız işin dünyanın en önemli şeyi olduğuna inanır, biraz ara vermenin büyük felaketlere yol açacağını sanırsınız. Lütfen dinlenin! Çoğu işkolik, boş kalmaz istemez çünkü kendisi ile (sorunlu düşüncelerle) baş başa kalmaktan korkar. İş hayatımızda, sinirsel yorgunluğumuzun sebebi, yaptığımız işler değil, duygusal hassasiyetlerimizdir. Bilinç ve bilinçaltının aynı şeye inanması önemlidir. Kendimize iyi gelen düşünceleri bilincimize yerleştirebiliriz ama bilinçaltımız buna inanmıyorsa saklar, biriktirir ve uykularımızı kaçırır. Bize iyi gelen bir şeyin bilinçten bilinçaltına yerleştirilmesi zaman alır ama olur.

Öncelikle baş edemediğiniz, sizi içten içe rahatsız eden bir şeye odaklanın. Sonra bilincinize, bu endişenin geçici olduğunu, dünyanın sonunu getirmediğini söyleyin. Bu, bilincinize gelir. Ara ara tekrarlayın, her gün bu söylemi haklı çıkaran sebepler bulun.

İbret hikâyeleri, kıyaslar, deneyimler, getirin aklınıza. Bir süre yoğunlaşın. Zamanla bilinçaltınız da aynı şeyleri söylemeye başlayacak, yükünüz azalacak. Biz genelde kaçmayı tercih ederiz. Unutmayalım; endişe korkunun bir türüdür ve çok yorar. Hiç olmadık bir zamanda bize saldırıya geçer bu endişeler. Çoğumuz bu endişeler geldiğinde kaçar, yerine başka şeyler koymaya çalışır, eğlenceye, hazza yönelir durur. Gerçek olan ona sağlıklı, tutarlı bir cevap vermek ve günlerce bu cevabı haklı çıkaracak sebepler bulmaktır. Endişe ve korkularda yüzleşmek bu şekilde olur.

Korkularımız gücümüzü sınayan, cevap bekleyen sorunlarımızdır. Aslında anlattığım gibi cevap vermeye başladığımızda korkuların gücü azalmaz, sadece bizim için ilgi çekici olmazlar. Ne zaman bir şeyin hakkında düşünmeye başlarsanız, en iyi yöntem çekiciliği gidene kadar düşünmektir. Cesaretimizi arttırdıkça durumumuz düzelecektir. Sinirsel yorgunluklarımıza en iyi gelen zemin doğadır, açık havadır. Çünkü doğa ve temiz havayla kavga edemeyiz.

 

Aşkım Kapışmak “Elma Dersem Çık – Yeniden Doğuş”