Geçtiğimiz haftalarda gazetemizin web sitesine yapılan saldırı sebebi ile eski haber ve köşe yazılarımıza ulaşamıyorsunuz… Bende bu olay sonrası kendi arşivime bir göz attım… 11 yıldır yayımlanmış bine yakın köşe yazısı, röportaj ve haber mevcut… Hepsini okumam elbette mümkün değildi ama içlerinden birkaç tanesi gözüme çarptı…

O yazılardan biri de 2018 yılının Eylül ayında EGE POLİTİK Gazetesi’nde yayımlanan bir köşe yazım… Ne ilginçtir ki, o yazı sanki yarını anlatan bugün yazılmış bir yazı gibi… O günden bugüne neredeyse hiçbir şey değişmemiş… Güzel olan şu ki; hayata ve ülkemize duyduğum inanç ve ümit de değişmemiş…

Noktasından, virgülüne dokunmadan işte o yazı…

KAOS GÜZELDİR

Günlük hayatımızda yaptığımız hareketler bir yana sadece düğme iliklerken bile kaç kasımız, beynimizin kaç bölümü çalışıyor tahmin bile edemezsiniz… Her parmağımızın her hareketinde beynimizde ayrı bir sinaps aktive olur… Biz ise var olan bilincimiz ile bu durumu sadece düğme iliklemek olarak biliriz…

Aynı durum görme duyumuzda da vardır… Her gün, aydınlıkta ayrı karanlıkta ayrı milyonlarca nesne görürüz… Canlılar, renkler, nesneler vs…

Aydınlıkta görmek alışkın olduğumuz bir eylemken, karanlıkta ki görme etkisi her zaman cezbetmiştir beni… Işıklı bir ortamdan karanlığa geçtiğimizde ya da gece saatlerinde elektrik kesildiğinde ilk birkaç saniye görme duyumuzda ciddi oranda azalma olur… Kısa bir zaman diliminde hiçbir şey göremeyiz…  Bir süre sonra ise rod hücreleri sayesinde yavaş yavaş etrafımızdaki cisimleri seçmeye başlarız… Bu durumu bilimsel olarak şöyle açıklayabiliriz; gözümüzde bulunan retina tabakası ilk karanlığa girdiğinde olması gereken duyarlılığı o an için çok düşüktür... Yaklaşık bir dakika gibi kısa bir sürede retina duyarlılığı yaklaşık 10 kat artış gösterir... Yapılan araştırmalar der ki; retina daha önce uyarılması için gereken ışık şiddetinin onda biriyle uyarılabilir… 20 dakika sonra duyarlık 6.000 kat artar… Duyarlılık aydınlanma derecesine göre otomatik olarak ayarlanır…

Nasıl bir mucizevi bir olaydır bu… Gözlerimiz, görünmeyen karanlığa karşı direnç gösterir ve zifiri karanlıkta görmeye başlar… Yaşamda böyledir aslında…

Toplumda var olan algının aksine kaos güzeldir çünkü nasıl ki anatomimizde karanlık daha net görmemizi sağlıyor ise psikolojimizde de yaşadığımız her sorun manevi karanlıkta aradığımız cevapları bulmamızda kolaylık sağlar… Zihnimiz, yaşanan sıkıntıdan çıkış yolunu bulmak için daha çok çaba sarf eder… Tüketmek yerine, üretmeye başlar… Hoş, zaten istese de tüketecek bir şeyi kalmamıştır elinde…

Zira konfor alanında mutlu olan insan, daha iyisini elde etmek daha güzel yaşamak için çaba sarf etmez çünkü elinde olan onun için yeterlidir… Ta ki konfor alanı sarsılıp, kendini güvende hissetmediği ana kadar…

İşte bugün, ülkece yaşadığımız durumda budur…

Bugüne dek toprağındaki bereket, özgürlüğündeki sonsuzluk, tarihindeki zenginlik ile ülkemizde kendimizi her zaman güvende hissettik… Atalarımızın hayatları pahasına bizlere bıraktıkları vatanda, onların yaşayamadıkları güzellikleri yaşadık… Yedik, içtik, güldük, eğlendik…

Şimdi ise dünya üzerinde yaşanan kargaşa yavaş yavaş bize yaklaşmakta… Yaz döneminin sıcak ve keyifli havası sayesinde henüz yaklaşan ekonomik krizi fark edemiyor olsak da, birçok toptancı ya da üretici firma an itibari ile ürünleri için fiyat veremiyor… Belki kısa bir süre sonra bu durumu fırsat bilen karaborsacılar ise ellerindeki ürünleri mantık dışı fiyatlarda satışa çıkaracaklar… Zengin zenginleşirken, fakir açlığa mahkûm olacak…

Tüm bu (görselde) kötü olan gidişat içinde, bizler unutmaya yüze tutmuş değerlerimize yeniden sahip çıkacak, yine birbirimizi sevgi ile bağlanarak ayağa kalkmak için emek vereceğiz… İşte o zaman verdiğimiz emeğin kıymetini bilerek yeniden ayağa kalkacağız… Belki süreç zor, belki süreç uzun ama sonu aydınlık olacak…