Lotus çiçeği tatlı su göllerinin ve nehirlerin taa dibinde, kirli ve çamurlu ortamda yetişir... O uzun ve güçlü kökü uzanıp suyun yüzeyine eriştiğinde çiçeğin mucizesi başlar… Yaprakları teker teker gelişirken bir gün koca bir çiçek oluşuverir… Ne zaman ki bu çiçeğin yaprakları güneş ışığıyla buluşur, o zaman tüm ihtişamıyla açar, serpilir... Çamurdan çıktığına “bin şahit ister” o gün, çünkü hem tertemizdir hem de mis gibi kokar… Her şeye rağmen güzeldir o… Kimilerini şaşırtır, kimilerini mahcup eder, kimilerine ilham verir, örnek olur...

Ne olursa olsun, saflığından ve temizliğinden hiçbir şey kaybetmez lotus çiçeği...

Suyun yüzeyine erişirken tek bir yaprağı bile ıslanmaz ve kirlenmez onun... Bunun da ötesinde enteresan bir özelliği vardır lotusun, bu çiçek kendi kendini temizler... Bir toz zerresi konmaya görsün üstüne, yapraklarını sallayarak ondan kurtuluverir... Yağmur damlalarını yönlendirerek kirli bölgelerini arındırır… Kökleri çamuru ve karanlığı çok iyi tanısa da, çiçeği bambaşka bir âlemdedir anlayacağınız... O artık suyun üstünde yükselmiştir bir kere, güneşe kavuşmuş, çiçek açmış, herkesi kendine hayran bırakmış alımlı bir prensestir... Bulunduğu ortam onu şekillendirmez… O, ortamın parlayanıdır…

Ruhu her zaman saf ve temizdir…

Son nefesini verdi sanıldığında bile yaşamaya devam eder lotus...

Dayanma gücü yüksektir onun… Hatta bir insan gibi “ vücut ısısını” koruyabilme özelliği vardır... Hava sıcaklığı 10 dereceye düştüğünde bile onun çiçeğinin ısısı 30-35 derecede kalabilir... Belki bu özelliğinden olsa gerek, ateş düşürmek amacıyla şifa için kullanılır…

Araştırmacıları da şaşırtır o.

1300 yıllık bir tohum, 1994 yılında yeşertilebildiğinde botanikçileri iyice hayran bırakır kendine... Savaşçı ruhu kolay kolay ölmez onun... İşte bu yüzden olsa gerek mitolojideki birçok anlamından birisi de “yeniden doğuş”tur...

Bir de tekâmül sürecini sembolize eder...

Bir bitki bu kadar erdemli olunca, tekâmülle özdeşleştirilmesi kaçınılmazdır tabii... Karanlıkta ve çamurda köklenip, her daim ışığa doğru yönelip, sonunda güneşe ve ”aydınlığa” erişendir o… Gelişimi dillere destandır… Arınmışlığın sembolüdür… O yüzden de birçok Asya kültüründe lotus çiçeğine yüklenen anlam bedenin, dilin ve zihnin arınmışlığıdır…

Eğer bir bitki, çamurdan tertemiz çıkabiliyor ise insanlar da hayli hayli değiştirebilir yaşamını… Nereden geldiğini unutmadan, geçmişini kabullenerek tertemiz bir hayata geçiş yapabilir…

Çünkü geçmiştir, bugünümüzü var eden… Çünkü çirkini, kötüyü görmeden iyi ve güzele özlem duyamaz; iyi ve güzeli arzu edemez insan…

Değişmek ve yaşadığın hayatı değiştirmek istiyorsan… Sen, yeter ki çık yola… İşte o zaman yolunu da açacaktır; yoldaşını da verecektir Yaradan sana…

Bak ondan sonra nasıl da ballı kaymak oluyor yaşam sana…

 

Not: Yazımızda, Lotus çiçeği ile ilgili verilen bilgilerde, internet üzerindeki çeşitli adreslerde yapılan paylaşımlardan yararlanılmıştır…