İlk kadın öğretmenimiz, Fatma Rafet Angın; İlk kadın savaş pilot, Sabiha Gökçen; İlk kadın milletvekili, Hatice Özgener; İlk kadın savcı, Nebahat Sarıyal; İlk Kadın Tıp Profesörü, Kamile Şevki Mutlu; İlk Kadın Vali; Lale Aytaman; İlk kadın tiyatro oyuncusu, Afife Jale ve diğerleri gibi o da bir ilki başarmıştı… Kara Harp Okulu’nu birincilik ile bitiren ilk kadın teğmen Ebru Eroğlu…

Hatta belki kariyerinde ilerledikçe ilk kadın ordu komutanı, kuvvet komutanı ve hatta ilk kadın genelkurmay başkanı olacaktı…

Ebru Eroğlu, biz bugün kıymetli mabadımızı yerinden kaldırmaya üşenirken erkek - kadın anatomisi farkına rağmen; spor, atış; haftalar süren komando eğitimi, paraşüt eğitimi, keskin nişancılık, dalgıçlık ve kayak eğitimi aldı… Askeri pentatlon, atletizm, kros, koşarak hedef bulma, yüzme, tenis, basketbol, voleybol, hentbol, masa tenisi, eskrim, triatlon, tekvando, karate, kick boks, judo gibi eğitimler aldı… Okuduğu süre boyunca disiplini ile hep tam not aldı… Ebru, resim, halk oyunları, bağlama, piyano, yan flüt, ney, koro, satranç, trampet gibi faaliyetlerde başarı kazandığı gibi İngilizce, Rusça, Arapça, Farsça, Fransızca ve Yunanca öğrendi… Bilgisayar, elektronik, inşaat, makine mühendisliği, savunma yönetimi, tarih ve uluslararası ilişkiler programlarında eğitim gördü... Okulda tüm bunlardan en yüksek puanı alanlar okul birincisi olabiliyor…

Ve Ebru tüm bu aşamaları geçerek okul birincisi olabilmişti… Bu azmi ile kariyerinde ilerledikçe belki de ilk kadın Ordu Komutanı ve hatta ilk kadın Genelkurmay Başkanı olacaktı… Bugün ise yıllarca edilen yemini tekrar ettikleri için arkadaşları ile birlikle ihraç talebi ile disipline sevk edildiler…

Disipline sevkleri yetmedi, memleketin iki kelimeyi bir araya getiremeyen; kendinden üstün olanı küfür ve hakaret ile yenebileceğini zannedenlere yem edildiler…

Her ne kadar “ifade özgürlüğü” kararından dönülmüş olsa da, öncesinde Teğmen Eroğlu için “Bunu insan s..mez bile, o kadar çirkin bir Kemalist kaşar ama Kemalist olduğu için tecavüz edebilirim buna” cümlesine “Ebru’nun adını yazmamışlar” gerekçesi ile takipsizlik kararı verildi…

Yetmedi, aynı zihniyet bu güzel yürekli kadın ve arkadaşları için sosyal medya da; yarı çıplak kadın bedenlerine subaylarımızın yüzlerini yerleştirip “Zürafa sokak” (İstanbul’da genelevlerin bulunduğu sokak olarak bilinir) postu hazırlayıp “Subaylarımızın emekleri zayi olmayacak, devlet kadrosunda işçi olarak geri hizmette çalışacaklar” cümlesi ile paylaşım yaptılar…

Kıymetli ordumuzun birincilik ile mezun olmuş; aklını, ruhunu, bedenini vatan uğruna feda etmiş; Kara Fatma’nın ruhunu taşıyan bu kudretli kadınlara yakıştırılan bu mudur?

Biz daha sokak ortasında güpegündüz, kadınlarımızın bedenlerinin ikiye ayrılmasını unutamamışken; genç kadın teğmenlerimize yapılan bu psikolojik şiddet ile 25 Kasım Uluslararası Kadına Şiddet ile Mücadele haftasında dünyaya damga vurmuş olduk…

Kİ, genel erkek sohbetinde “Kadın olsam kesin o…u olurdum” diye bir cümle vardır… O kadar kolay zannederler dünyanın bu en eski mesleğini… Oysa bugün, bu gelişi güzel konuşup; teğmenlerimizin namusuna laf edenlere; “çık o…luk yap” desen; “Katil mi, manyak mı ne denk gelecek belli değil, yapamam ben derler…” Bu da, bilmeyene teori ve pratiğin arasında ki devasa farktır…

Özet ile kadının kudretinden bu denli korkup, ilk fırsatta kadını namusuna laf eden; ne asker, ne o…pu ve hatta insan olamayacak kadar aciz bu adamlara, emanet edilemeyecek kadar kıymetlidir HEM VATANIN HEM DE KADININ NAMUSU!