Kitapla kahve arasındaki ilişkiyi bilenler, bu mükemmel ikiliyi bir araya getirebilenler hayatın sunduğu ayrıntıların da farkındadır. Lezzetli bir kahvenin hatırası uzun olur, tıpkı keyif veren bir kitabın bizi bizden alıp götürmesi gibi. Tüketildikten sonra bile tatları bizimle yaşamaya devam eder.

Kitap ve kahvenin hayatımızda ayrıcalıklı kılan başka etkenler de vardır. Örneğin içinde küçük okuma alanları olan kitapçılar ya da mis gibi kahve kokusunun yayıldığı kafeler…

Sıcak bir fincanı kavrayıp kitabın sayfalarında gezinmek güzel bir yolculuğun da başlangıcı gibidir. Bu yolculukta ilham ve yeni fikirlerle tanışırız. Saatler sürecek bir seyahat işte bu tanışmayla başlar.

Bulunduğumuz mekândan ayrılıp, uzak diyarların ferahlatıcı kokularını hissederiz. Özgür, entelektüel düşüncenin sınırlarında dolaşırız. Bizi oralara götüren kahvenin, tarihte neden yasaklı içecek olduğunun farkına varırız.

Kafeler aynı zamanda günlük yaşamdan, gerçeklerden kaçışın da duraklarıdır. Sizi uzaktan cezbeden bir kafeye yaklaştığınızı düşünün. Kapısını açtığınızda sizi ilk karşılayan, sarıp sarmalayan o mekânın sıcaklığı olur. Hemen ardından kahve makinasından gelen o cazip kokuyu hissedersiniz. Sipariş vermek için tezgâha ilerlerken espresso makinesinin gürültüsünü, kahve fincanlarının sesini, arka planda çalan müziği duyarsınız.

Etrafta sohbet edenler, yalnız oturup telefonuna bakanlar… Kimi bulmaca çözer, kimi kitap okur. Ofisini kafeye taşıyan bilgisayarlı müşterileri görürsünüz.

Herkes bir kaçışın peşindedir ama günlük yaşamı terk etmeyi de kimse göze alamaz.

İnsanların veremediği mutluluğu bir fincan kahvede buldum;

Göstermedikleri samimiyeti kitaplarda okudum…

İyi ki kahve ve kitaplar var.