Ramazan ayının olmazsa olmazı iftar soflarının baş tacı. İftardan önce evin en küçük çocuğu gider fırına girer pide kuyruğuna, sıcak mı sıcak pideyi elleri yana yana getirir. Aile sıcaklığının en güzel tadıdır. Sadece ramazanda değil de keşke her zaman olsa demekten kendini alamıyor insan.

Ramazanın gelmesiyle birlikte, kuruyemiş tezgâhlarında öne çıkan hurma, Ramazan’ın olmazsa olmazıdır. Hurma özellikle iftarda oruç açma ile birlikte anılan bir meyvedir. Ülkemizde, orucun su ve hurma ile açılması neredeyse bir gelenek haline geldi. İslami özelliklerinin yanında, faydaları da saymakla bitmiyor. Besin değeri yüksektir; uzun saatler boyunca kaybettiğiniz enerjiyi yeniden dolduracak özellikte, vücudunuzun ihtiyaç duyduğu şekerin hızlı bir kaynağı. İnsan yemese de sofrasında bulundurası geliyor.

Güllaç, sütlü olduğu için iftardan sonra rahatlıkla yenebilecek, hazmı kolay ve hafif bir tatlı. Bazıları bu tatlıya ismini veren gülsuyu ilaveli olanını tercih ederken bazıları gülsuyu tercih etmiyor. Genellikle üstünü süslerken, narı ya da geleneksel olarak Şam fıstığı ve cevizi üzerine serpiştiriyoruz.

Sıcak yaz günlerine denk gelen ramazan aylarında insanı serinleten ve oldukça faydalı olan tatlıdır hoşaf. Üzümden, şeftaliden, ayvadan her türlü meyveden yapılır. Ramazan sofralarının şifası olarak yerini alır.

Osmanlı döneminin vazgeçilmez içeceği olan ramazan şerbeti Osmanlı sarayında, saray mutfağının helvahane adı verilen bölümünde hazırlanıyordu. Mübarek gün ve gecelerde ise varlıklı kimseler İstanbul'un meşhur çeşmelerini şerbetlerle doldurup halka ikramda bulunuyorlardı. O dönemler her zaman el altında olan ve günün her saatinde tüketilmeye hazır çeşitli şerbetler nadide sürahiler ve kristal bardaklarda ikram edilirdi. Günümüzde asitli içecekler daha çok tercih edilse de ramazan şerbetinin yeri ve tadı her zaman ayrı olarak kalacak.

Ramazan’ın gelmesiyle birlikte geceleri sahur zamanı çalan davulcuları artık göremiyorum yazık ki,ilk kez bu sene hiç duymadım sanırım artık geçmiyor, ya da bizim buralardan geçmiyor!!Bayram’da para toplamaya çıkarlar ama....

Biz biraz nostaljiyi severiz. Çünkü geleceği şekillendirebilmek için geçmişi bilmek, o keyifli anları keşfetmek ve güncelleyip geleceğe yansıtabilmek gerekir. Hele bir de yaşınız birazcık büyükse ve iki farklı dönemi karşılaştırabiliyor haldeyseniz hissedebileceklerinizi söyleyelim: Yaşlanıyor muyum düşüncesiyle garip bir lezzetli nostalji. Özenle seçilmiş bayramlık kıyafetler bir kenarda durur, sabah kalkar kalkmaz ilk iş onları giymek olurdu. Öğlene kadar uyumak diye bir şey tabii ki de yok. En geç 9'da kahvaltı masasında olunur, ailecek kahvaltı edilirdi. Bayram öncesi alışverişi nasıl da büyük bir aktivite, bir heyecan nedeniydi. Çocuklar sabah erkenden kapıya gelip bayramlarını kutlar, tüm sokakları gezer, arkadaşlarıyla birlikte bu yolculuğu göze alırdı. Her kapı açıldığında gülen gözlerle karşılaşırdı ev sahibi. Eğer gelen çocuklardan birkaçı yakinen tanınıyorsa ona cüzzi bir miktarda (eğer arkadaşlarıyla gelmişse onlara da, ayırmak olmaz çünkü" bir para verilirdi. Şimdilerdeki gibi bayramda kapı maksimum üç kere çalmazdı.

Bayramın ilk günü mutlaka büyüklerin evlerinde tüm akrabalar olarak bir araya gelinir, bol bol hasret giderilip mutlu mesut oturulurdu. Şimdilerde olduğu gibi bayram demek tatil demek değildi. Bayram demek sevdiklerinizle bir araya gelebilmekti. Şimdi mesele yalnızca birkaç gün daha fazla tatil yapmanın peşinde koşmak oldu. Büyükler telefonla da aranıp hali hatırları sorulsa yeterli görülür oldu. Ama ben yıllardır bu geleneği hiç bozmadım Annem, babam başımda olduğu sürece benim için bayramlar çok güzel, onları hiç bırakmıyorum… Ve her zaman şükrediyorum yanımda olduklarına.

Tüm okurlarımın Ramazan Bayramını kutluyor ve şeker tadında bir Bayram diliyorum...