Yazmayı çok sevdiğim okul zamanlarından gelir, sınıflarda bizim zamanımızda başkan ve yazıcı seçilirdi. Ben başkanlıktan çok hep yazıcı olmayı tercih ederdim ve lisede edebiyat bölümünü de bu yüzden seçtim. Küçüklüğümde babam bana Kemalettin Tuğcu’nun kitaplarını hediye ederdi, bir günde bitirince şaşırırdı, tabii ki yine alırdı bu böyle hep devam etti. Kitapları ve yazmayı bana sevdiren kişinin babam olduğunu söylememe gerek yoktur sanırım.. Şair ve yazar bir babanın kızına da yakışan budur.. Umarım ileride babamın bana “hayatını yaz kızım” dediğini yapabilirim, belki film olarak da izleriz, kimbilir...

Yazan insanların içine kapanık olduğu söylense de ben tam  tersi biriyim.. Konuşmayı çok severim, tabii ki boş konuşmayı değil.. Özellikle sevdiğim insanların yanında çenem açılır, hiç susmam.. O mutlu günlerimi çok özlüyorum.. Babamın gözlerinin içi gülerdi ben konuşurken.. Nasıl da mutlu olurdu... Biliyorum hiç bir şey eskisi gibi olmayacak artık... Eskisi gibi gülebilir miyim ben de bilmiyorum... Sanırım gülmeyi unuttum, oysa ne çok severdim gülmeyi… Bazen bana ne kadar mutlusun derlerdi, ben de mutlu olmam için çok sebebim var derdim, annem ve babam hala hayattalar, oğlum iyi ben sağlıkla nefes alabiliyorum şükür edecek o kadar çok şeyim var ki derdim. Şimdi artık babacım yok bir yanım eksik ama tabii ki hayat devam ediyor..

Bu hafta Çeşmealtı’nda sebze pazarında alışveriş yaparken çok sevdiğim aile dostumuz bana özellikle babamın yazılarına benim devam etmem gerektiğini söylerken çok mutlu oldum… Aynı zamanda Sanat Sokağı’ndaki olumsuzlukları yazmamı istedi.. Tabii ki bu konulardan uzaklaştım bu aralar çünkü halen acımı yaşamaktayım… Hayat devam ediyor biliyorum ve benim de acımla birlikte güçlü bir şekilde ayakta durmam gerek.

Malum Urla’mız son zamanlarda oldukça popüler ama memnun muyuz Urlalılar olarak sorarım size.? Tabii ki Urla’mızı sevip burada yerleşmek isteyenlere sözüm yok, ne mutlu size… Ama günü birlik gelip gezenlerin Sanat Sokağı’nda çöplerini atacak yer bulamadıkları söyleniyor… Ayrıca tuvalet sorunu yaşanmaktaymış, gerçekten böyle bir şey olabilir mi? Bu insanlar ihtiyaçlarını nerede karşılıyor hiç düşündünüz mü? Acilen bunlara bir çözüm bulunması gerekiyor…

Ve Trafik sorunu var küçük beldemizde… Artık ben tanıyamıyorum Urla’mızı. Bu kadar kalabalık trafiğe bir çözüm bulunamıyor mu? Otopark yetmiyor, herkes her yere girmek istiyor, yürümek istemiyor gideceği yere kadar arabasıyla girmek istiyor… Urla’mız küçük buna yetmiyor dolduk taşıyoruz... Umuyorum bir çözüm bulunur...

İzmir Fuarı’nın açıldığını duydum, eskiden açılsın da gitsem diye beklerdim. Şimdi düşünemiyorum bile karma insan kalabalığını...İzmir’im eskisi gibi değil artık, o kadar çok çeşit insan var ki eski nezih halinden eser yok, her güzel şey gibi onu da kaybediyoruz ..Nerede eski zamanlar derken acaba yaşlanıyor muyum diyorum ve o günleri özlüyorum...İyi ki İzmirliyim her zaman da bundan gurur duydum... KUTLU OLSUN İZMİR VE URLAMIZ...