Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluş” olan oruç ayı Ramazan-ı Şerifi geride bıraktık.

“30 gün orucun ardından 3 günlük bayrama kavuşmanın heyecanını, sevincini yaşıyoruz” demeyi çok istesek de yaşayamıyoruz.

Daha az tüketip daha çok mutlu olmaya çalıştığımız, ana-baba, eş-dost ziyaretlerinin yapıldığı “eski bayram günlerine” dönmeyi çok arzulasak da dönemiyoruz.

“Çok özel günler” olarak kutladığımız bayramları, ritüelleriyle kutlamak istesek de kutlayamıyoruz.

Bayramı bulunduğu yerde dolu dolu yaşamak istemeyenler dövizdeki dalgalanmaya, fiyatlardaki artışa rağmen tatil beldelerine kaçmak için otogarlar ve yolları dolduruyorlar.

Geliniz, “zaman tünelinde” yapacağımız kısa bir yolculukta “Eski bayramlar çok başkaydı, gel de arama!” dediğimiz o günleri hatırlayalım;

Günler öncesi kolonya, şeker, kahve, çay gibi ihtiyaçlarla çocuklara verilecek hediyeler alınırdı. Arife günü mezarlıklara gidilerek kabirler ziyaret edilir, dualar okunurdu.

Bayram sabahı erkenden kalkılır. Evin erkekleri bayram namazı için camiye gider. Evde kalanlar kahvaltı sofrasını hazırlarken çocuklar bayramlıklarını giyerdi.

Dışardan tatlı börek alınmaz evlerde yapılırdı. Her evin bir bayram özeli olurdu. Kimde ne tatlısı, ne böreği yeneceği, nerede kahve nerede çay içileceği az çok bilinirdi.

Cami dönüşü, bayramlaşmak için sıraya girilir, büyüklerin elleri öpülür, küçükler kolonya ve şeker ikram eder. Önceleri yer sofrasında sonraları masada hazırlanan kahvaltı birlikte yapılırdı. Küsler barışırdı. Bayram ziyaretine gelenlere ev sahibine yakınlığı ve yaşına göre önceden hazırlanan mendil, çorap gibi hediyeler ve para verilirdi.

 Çocuklar kapı kapı dolaşarak topladıkları bayram harçlıklarıyla sokak başındaki satıcılardan pamuk helva, kağıt helva, balon, elma şekeri, macun, mahalle bakkalından oyuncak çatapat ve maytap alırdı.

Bayramda uzaktaki yakınlarının bayramını kutlamak, bir dakika da olsa sesini duymak için PTT’ye gider, manyetolu telefonla bağlanabilmek için dakikalarca beklerdi.

Artık bunlar çok eskilerde kaldı nerede o eski bayramlar diyoruz.. O günleri özleyenler o kadar çok ki, ama ne yapıyoruz hayat bir şekilde geçip gittiğinden ortama ayak uyduruyoruz...

Bu bayram benim için artık bayramlıktan çıkıp özleme dönen, üzülüp gözyaşı döktüğüm bir bayram olacak...Babamsız ilk bayramı yaşayacağımdan dolayı bayram sevincim yok artık büyüdüm....Ne yazık ki....Cennet Mekanında bizi izliyordur eminim ama ona sarılıp elinden öpemiyorum ya o mutlu sesini duyamıyorum ya bu benim için çok acı...Şimdiye kadar sizlere hep mutlu bayramlar diledim yine de hayat devam ediyor tabii ki...Ama bayramın tadı tuzu yok benim için, şükür ki annem yanımda Ve ben onun için dimdik ayakta durup onun eli ayağı olmaya devam edeceğim...

SEVGİLİ OKURLARIMIN RAMAZAN BAYRAMINI KUTLUYORUM... ŞEKER TADINDA BİR BAYRAM DİLİYORUM.