Kazananların bile, hele hele kaybedenlerin “hiç ama hiç akıllarına getirmediği” bir demokrasi ve sandık galibiyetine “gene” imza attı, “şükretmesini bilen, sabırlı olan” Türk halkı…

“Gene” dedim; sabreden, şükreden bu millet, “İnönülere de, Mendereslere de, Demirellere de, Özallara da, Ecevitlere de, Askerlere de “gün gelmiş” sandıkta dersini vermişti…

Ve de, işte, 31 Mart 2024’de, kazanana da, kaybedene de ders verdi, kaybedene “Mağrur olma, ben varım”, kazanana da, “Değişim sadece partide değil, böylesine bütün ülkede olur” dedi.

Seçim propaganda sürecince “Cumhurbaşkanı değil, ‘AKP Genel Başkanı gibi’ davranan” Erdoğan, seçimin açık farka kaybedildiğinin ortaya çıktığı gece yarısı yaptığı “balkon konuşmasında” hiç beklemediği bir sonucu, “hatasını anlayan bir lider” olarak hazmettiğini gösterdi.

Galiplerin gece yaptıkları balkon konuşmalarının galibi ise, Ankara’da Mansur Yavaş oldu; Genel Başkan Özgür Özel’den de, İstanbul’u alan Ekrem İmamoğlu’ndan da “kat be kat etkili” bir konuşma ile o saatte toplanan on binleri coşturdukça coştururken, galiplere de, mağluplara da “ders mahiyetinde” mesajlar verdi. Ve hatta, dahası; adeta, gelecek Cumhurbaşkanlığı seçimi için “adaylık dilekçesi” yazdı…

Geliyorum, İzmir’e ve de Urla’mıza… Büyükşehir’de de, ilçemizde de “belediye iktidarı” değişmedi, Belediye Meclislerinde “üye desteği” arttı.

Hem il bazında, hem ilçe bazında “böylesine ezici bir fark” beklenmiyordu, ama sandıktan çıkan sonuç, oy vericilerde “bıçağın kemiğe dayandığını” gösterdi. Ülkenin dört bir yanında da “benzer sebepler” ile halk, “İktidar Partisine kolay kolay unutulmayacak” tarihi bir ders verdi…

Elbette, “tabandan zirveye, ülke siyasetinin kemik iskeletini değiştiren” 31 Mart yerel seçimleri, sadece “yerel seçim olarak” değerlendirilemez.

Zira, 31 Martta, sadece “seçilecek belediye başkanları, belediye ve il genel meclisi üyeleri, muhtarlar” oylanmadı…

Atatürk oylandı, Cumhuriyet oylandı, Cumhurbaşkanlığı kabinesi oylandı, tarikatlar, cemaatler oylandı, Diyanet İşleri Başkanlığı, TRT, kendisine “ulusal medya” unvanını veren İstanbul basını oylandı ve elbette partiler oylandı, ekonomi oylandı, enflasyon oylandı, faiz oylandı, hayat pahalığı, mutfak yangını oylandı… Ve de, “emeklileri kâale almamak” oylandı!..

Seçimin genel görüntüsü: Erdoğan ve partisi AKP kaybetti, Akşener ve partisi İP kaybetti, Özgür Özel ve partisi CHP kazandı, Fatih Erbakan ve partisi YRP kazandı.

Bundan sonrası ne olacak; seçim öncesi propaganda sürecinde “Erdoğan’ı yalnız bırakacak” kadar tembelleşmiş AKP’de genel başkan yardımcılarından, ilçe başkan ve yönetimlerine kadar “değişim ve silkinme adımlarının atılmasının şart olduğu” ortada…

Emekliler başta, esnafın, çiftçinin, işçinin, memurun, gençlerin, kadınların “maddi beklentilerinin karşılanması” ile paralel olarak, bu hamle “tabanı tatmin edecek ölçüde” yapılamazsa, Fatih Erbakan ve YRP’nin, “üye sayısını ve oyunu katlayarak” büyüyeceği de ortada…

Artık, Akşener ve Partisinin belini doğrultması pek mümkün görülemiyor; Akşener, aylardır süregelen hatalarının bedelini ödeyecek, koltuğunu bırakacaktır. Ama zirvedeki bu değişimin İYİ Parti’yi kurtaracağını söylemek, biraz zor!..

CHP’nin bu galibiyetini, yurt çapında ve Cumhurbaşkanlığı + Millet Vekili seçimlerinde de sürdürebilmesi ise, öncelikle CHP’li belediyelerin başarısına bağlı…

Mesela ben ve komşularım, Urla’da yaşayan dost ve arkadaşlarım, Urla Belediyesi’nin hizmetlerinden ve de bu hizmetlere katkı koyan Büyükşehir Belediyesi’nden pek memnun değiliz. “Efendim kayyum” mazeret değildir!..

Yeni gelenler “memnun edebilecekler” mi; işte bütün mesele!..

Ne diyeyim; inşallah!..