5393 nolu 3/7/2005 tarihli Belediyeler Kanunu’nun 3’üncü maddesi “Belediye’yi tarif eder” ve der ki; “Bu Kanunun uygulanmasında; a) Belediye: Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisini, b) Belediyenin organları: Belediye meclisini, belediye encümenini ve belediye başkanını, c) Belde: Belediyesi bulunan yerleşim yerini, d) Mahalle: Belediye sınırları içinde, ihtiyaç ve öncelikleri benzer özellikler gösteren ve sakinleri arasında komşuluk ilişkisi bulunan idarî birimi, ifade eder.”

Bakınız; bu maddenin “a” fıkrası kanunun en can alıcı noktasıdır; “Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisini …. ifade eder.”

Bundan sonra gelen “b” fıkrası ise belde sakinlerinin “kimleri seçeceğini” belirler; “Belediye Başkanını ve Belediye Meclisi üyelerini…”

İşte “Belediye Başkanını ve Belediye meclis üyelerimizi seçeceğimiz” yerel seçime 80 gün kaldı.

1 Ocak 2024’de başlayacak seçim takvimi sonrasında, “31 Mart’ta sandık başına gidecek” ve “Büyükşehir Belediye Başkanımızı, beldemizin Belediye Başkanını, Belediye Meclisimizin üyelerini ve de Muhtarlarımız ile İhtiyar Heyeti üyelerimizi” seçeceğiz.

Sorum şu; “Belediye Başkanlığına ‘kimleri’ biz seçeceğiz, “kimler” Ankara’da seçilerek oy pusulalarına yazılacak ve de bizler “partilerin Ankara’da tespit edilen adaylarından birine” oy vereceğiz?

İşte “bizleri Ankara tespit edilen bir adaya oy vermeye mahkum eden” ve ne yazık ki, demokrasiye aykırı olan sistem böyle işliyor, maalesef “partilerin merkez yöneticilerinin, hatta bazen tek başlarına parti başkanlarının seçtiği aday”, beldemizin belediye başkanı oluyor; nerede kaldı Belediye Kanunu’nun 3’üncü maddesi?..

Neden “ön seçim” yapılmaz; neden partilerin belediye başkan adayları, beldenin “partiye üye olan vatandaşları” tarafından seçilmez?..

İşte o zaman “belde vatandaşları tarafından seçilen başkan adaylarından biri” sandıktan “başkan” olarak çıkacak ve “kanunun emri” yerine gelmiş olacaktır.

Geçen hafta cumartesi günü Urla Kent Konseyi’nin tertiplediği ve büyük ilgi gören “Nasıl bir belediye başkanı istiyoruz” paneli Urla Kent Konseyi Başkanı Hadi Başman’ın moderatörlüğünde yapıldı; “Urla’nın Sesi” adı ile…

Sivil toplum örgütlerinin, odaların, sendikaların, siyasi partilerin temsilcilerinin, muhtarların ve Urlalıların katıldığı toplantıyı, partilerin başkan ve belediye meclisi üye aday adayları da dinleyici olarak izlediler…

Ve de… “Urla’nın suyunu içmemiş, buraları, buranın insanını, doğasını, çevresini, yapısını bilmeyen, tek başına sokağa çıksa belediyeyi bulamayacak aday adaylarından birinin aday yapılmasından endişe ediyoruz.  Biz Urla halkıyız. Bize sorulmadan yapılan seçimlerin acısını hâlâ çekiyoruz. Bunca aday adayı enflasyonu yaşayan CHP’den Urla yerelinde ön seçim ile kendi belediye başkan adayımızı seçmek istiyoruz. Urla’da ithal aday istemiyoruz” kararı alkışlarla çıktı.

Aslında “sadece Urla yetmez, ülkenin dört bir yanından, Ankara’nın duyacağı böyle “gür sesler” yükselmeliydi.

İzmir’de ve Urla’da yaşayan bir TC vatandaşı olarak, Urla Kent Konseyi başkan ve yöneticilerine teşekkürlerimle…