Eski patronum, yarım asırlık meslektaşım ve arkadaşım, GÖZLEM Gazetesi sahibinden telefonda “acı haberi alınca” donup kaldım. 30 yıl GÖZLEM Gazetesi’nin yayın kurulunda beraber olduğum “Şevki Figen Abimizi” kaybetmiştik.

 

Çarşamba günü Hocazade Camii’ndeki cenaze namazından sonra onu İstanbul’daki aile kabristanına doğru yola çıkardık ve Perşembe günü de toprağa verildi.

Şevki Abi’yi yazmak, anlatmak zor… Yıllar önce eşi Leyla Hanım’ın da vefatı sonrasında “yazı yazmakta” zorlanmıştım. Zira “tam bir Doğa Bekçisi olarak” Alaçatı’yı “istilacılardan, beton dökücülerden kurtarmayı” başarmış bir kadın liderdi. Genç yaşta aramızdan ebediyen ayrıldı. “Yokluğunda” Alaçatı, Bodrum’u aratmayacak şekilde “beton dökücülerin, işgalcilerin istilasına uğradı” ve bütün sihirli güzelliğini kaybetti.

 

Yıllarca yayın kurulu masasında beraber oturduğum Şevki Figen için Gözlemciler “görüşler” aldılar. Benden de istediler…

 

İşte, Şevki Abim için GÖZLEM’e gönderdiğim görüş…

 

“Uluç Kardeşlerin en büyüğü benim. Yani benim ‘abim’ yok. Ama, ‘aileden olmamasına rağmen’, gerçekten ‘Abimlermiş’ gibi ‘Abi’ dediğim” insanlar oldu, hayatımda; 5 tane…

 

İşte onlardan biri idi, Şevki Figen abim, hafta başında onu da kaybettim ve bugün hayatta ‘Abim’ kalmadı…

 

O sadece ‘benim mi’ abimdi; O, ‘İzmir’in, İzmirlinin, İzmir İş âleminden, sosyal âlemine, GÖZLEM başta, İzmir basın camiasına kadar herkesin abisiydi; Atatürkçülerin, Cumhuriyetçilerin, laiklerin, demokratların, insan hakları, kadın hakları, basın özgürlüğü mücadelesindekilerin de abisiydi; 99 yıllık hayatı, ‘bu mücadele ile’ geçti…

 

Ondan ‘yöneticilik başta, toplum hayatına dair’ çok feyz aldım.

 

Dilerim yazılarını Oğlu kitap haline getirir ve bastırarak, ‘Onun yolunda olanlara’ ulaştırır…

 

O, şimdi Cennet’te, nurlar içinde yatıyor, bizler bu dünyada ‘Onsuz’ cefa çekmeye devam edeceğiz. Başımız sağ olsun…”

 

GÖZLEM’e gönderdiğim görüşte, “bir eksik” vardı; Hocazade Camii’ndeki cenaze namazının ortaya koyduğu acı tablo… Yardım vakıflarının duvarlara dayalı çelenklerinde “isim kuşağı” dolu idi, ama koca caminin bahçesi adeta boştu…

 

İzmir’de heykelinin dikilmesi, ya da bir bulvara, bir caddeye, bir parka, bir kültür evine “adının verilmesi gereken” Şevki Abi’nin “İzmir’de ebedi vedası” böyle olmamalı, o camiin bahçesi insan dolu olmalıydı… İzmir adına “çok yazık!..”