Mart başından itibaren 12 gün, “Midyat’ta ‘Hıncal Uluç Kütüphanesi’nin açılışına gidip, dönerken”, Konya’da, Mardin’de, Gaziantep’te, Kilis’te Antalya’da kaldım.

Yoğun bir “yerel seçim mücadelesi” vardı. “Belediye Başkanlığı’na aday olanlar” beldelerini “resimli, sloganlı afişler” ile donatmışlardı…

Değişik, çok değişik “sloganlar” okudum, o afişlerde... Güldüklerim oldu, düşündüklerim oldu, “Yaparsan, helal olsun” dediklerim oldu…

“Sloganlar” önemli idi, zira “aday, ‘ÖNCELİKLE ne yapacağını’ ve de “KENDİSİNİN KİM OLDUĞUNU” birkaç kelime ile anlatmaya çalışıyordu” o afişlerde…

İzmir’e döndüğümde, büyükşehir bazında da, ilçe bazında da, hatta muhtarlık bazında da devam eden “afiş mücadelesi ve yarışmasına daha dikkatli bakmaya” başladım. Bu yazı, onu anlatıyor…

Mesela, “iki kelimelik ‘doğru / dürüst’ afişi” beni epey düşündürdü.

 “Doğruluk ve dürüstlük” insanın “insan olma” hasletleri arasında başta gelenlerdendi. “Propaganda yarışına “Ben doğruyum ve dürüstüm” diye katılmak, “kendisinden önce o beldede başkanlık yapan, hem de ‘kendi partisinin başkanları’ da dahil, o beldeye hizmet etmiş nice eski başkanlara “onlar değildi” imasını taşımıyor muydu?..

Ve… “Kendi partisi, onu ‘doğru ve dürüst’ olduğu için” mi aday göstermişti?.. Dahası, “daha önce başkanlık yaptığı beldede ‘doğru ve dürüst olduğunu halka anlatamamış” mıydı ki, “bu afişler” ile, anlatmaya çalışıyordu?..

Ve de… “Doğru ve dürüst” sözünü “kendi yerine ‘halkın söylemesi’ gerekmiyor” muydu?..

Ya “Gerçek Belediyecilik” sloganının anlamı neydi; “Belediye’nin ve Belediye Başkanı’nın ‘görevleri ve neler yapması’ gerektiği” çok açık olarak Belediyeler Kanunu’nda yazılıydı.

Peki, “kendi partilerinin belediyeleri ve başkanları dahil, görevde olan belediyeler ‘bu görevleri yapmamışlar, kanunun gereğini yerine getirmemişlerdi’ de, şimdi mi ‘gerçek’ belediyecilik” başlayacaktı?..

Vatandaşı “gerçek belediyecilik nedir” diye düşündürmek yerine, “yapılmışların üzerine neler ekleneceğinin, hangi projelerin üretilip, gerçekleştirileceğini” anlatan sloganların o afişlere konulması “daha gerçekçi” olmaz mıydı?..

Ege – Koop Danışma Kurulu’nun Midyat’a gittiğim için katılamadığım Mart ayı toplantısında, İzmir’in dört bir yanında yaşayan üyeler, neler neler söylemişler, propaganda yarışı için… Toplantı tutanağında okudum.

Ege-Koop Başkanı Hüseyin Aslan “bir cümle ile” özetlemişti durumu; “Adayların hepsi aşağı yukarı aynı şeyleri açıklıyor. Sanki birbirlerinden kopya çekiyorlar gibi, bilhassa ilçe belediye başkan adaylarından…”

Dahası, “Vizyon / Proje” gibi, “Temiz / Yeşil” gibi, “Gecekondu / Sağlık” gibi, “Deprem / Kentsel dönüşüm” gibi, İzmir’de yaşayan vatandaşların “hayati sorunlarına öncelik verileceğini anlatan” pek çok slogan çıkaracak eleştiriler ve yol göstermeler vardı, üyelerin konuşmalarında…

Propaganda, “halka ulaşmak, ‘akla ulaşan, hatırda kalan’ sloganlar üretmek” uzman işidir… “Kahve” karşılarıyla “Cafe” karşılarına “aynı afiş” konulmaz…

“Onca milyonlar harcanarak bastırılan ve kentin her tarafında gördüğümüz afişlerin çoğu” kimse kırılmasın, gücenmesin ama, gerçekte “etkisizlik yarışı” yapıyor; yazık!..