Değerli okurlarım,

Öncelikle yeni yılınızın sağlık, sıhhat ve mutluluk içinde geçmesini dilerim. Bildiğiniz gibi dünyamız bir kaos içinde. Ne olacağını şimdiden öngörmek olanaksız. Sizlerle beraber sürekli işlediğim enerji ve küresel ısınma sorunları tam bir kaos ve karmaşa içinde.

Dünyanın zengin ülkeleri tamamen yenilenebilir enerji üzerine yoğunlaşırken geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerin büyük bir kısmı hala daha fosil yakıtlardan yararlanmak istiyorlar ve yatırımları bu yönde.

Dünyamızı saran atmosferi ülkeler arasında sınırlayamayacağımız gibi hava akımlarını da önleyemeyiz. Dolayısıyla bir taraftan fosil yakıtlardan elektrik enerjisi üreterek küresel ısınmayı tetikleyen ülkeler ve diğer yandan dünyamızın aşırı ısınmasına engel olmaya çalışan yenilenebilir enerjiyi kullanmayı prensip haline getirmiş ülkeler.

Peki, durum böyle iken ne yapmalıyız?

Bildiğiniz gibi zengin ve gelişmiş ülkeler dünya nüfusunun %20 -25 ini oluşturmaktadır. Geriye kalan çoğunluk geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerdir. Ne büyük bir rastlantı ki bu ülkeler genellikle enerjilerini fosil yakıtlardan temin ediyorlar ve küresel ısınma da en büyük olumsuz etkiyi yaratmaktadırlar.

Bu tür bir örnek için Hindistan’ı inceleyebiliriz.

Dünyanın en büyük hava kirleticilerinden Hindistan neden kömüre bu kadar bağımlı?

Dünyanın üçüncü en büyük sera gazı yayıcısı Hindistan elektriğinin yaklaşık yüzde 70'ini kömürden üretim ile elde ediyor. Ülke, dünyanın en büyük beşinci kömür rezervine sahip olmasına rağmen, Çin'den sonra en büyük ikinci kömür ithalatçısı konumunda.

Güçlü ve hızlı bir eylem olmaz ise, uzmanlar önümüzdeki yıllarda Hindistan'ın emisyonlarının daha da artarak, küresel ısınmayı ve onun yıkıcı sonuçlarını engellemeye yönelik küresel çabaları baltalamasından korkmaktalar.

Her yıl olduğu gibi, kışın başlamasıyla başkent Yeni Delhi'de insanlar yoğun hava kirliliği nedeniyle nefes almakta zorlanmaktalar.

İlginç olan ise, bütün bu olumsuzluklara rağmen, Hindistan kömür kullanımından, yakın zamanda vazgeçmeyi reddetmektedir. Hintli yetkililerin belirttiğine göre "Enerji ihtiyacımız o kadar büyük ki, sadece yenilenebilir enerjileri kullanmak isteseydik, alana ihtiyacımız olurdu ve imkanlarımız yok. Bunun için yeterli finansmanımız da yok", demektedirler.

Diğer ilginç bir örnek ise Çin’dir. Son zamanlarda Çin, küresel ısınma ve iklim değişikliklerine yaptığı olumsuz katkıyı artık açıktan açığa kabul etmektedir. Geçen yıl Uluslararası Enerji Ajansı tarafından geçmiş yıllarda dünyada en büyük sera gazı salınımı ya da sera gazları emisyonu yapan ülkenin Amerika Birleşik Devletleri’ni bile geçecek şekilde Çin olarak ilan edilmesi, aynı ülke yetkililerince yoğun biçimde protesto edilmişti.

Bu verdiğimiz iki örnek bir taraftan özellikle Avrupa’nın gelişmiş ülkeleri ve Japonya’da küresel ısınma ile yoğun bir mücadele devam ederken, diğer tarafta yaşayabilmek için ellerindeki her şeyi kullanmak zorunda kalan bu geri kalmış ve bir kısım gelişmekte olan ülkeler.

Tam bir paradoks, değil mi?

Ama umudumuzu yitirmememiz gerekiyor. Evet küresel ısınmada ok vahim durumlara doğru hızlıca gitmemize rağmen bizim gibi gelişmekte olan ülkeler yenilenebilir enerjiye ağırlık vermekteler ve sevindirici bir şekilde doğa bilinci oluşmaya başlamıştır. Özellikle gençlerimiz bu konuda inanılmaz öncülükler yapmaktalar.

2023 yılında eğer gelişmiş ve zengin ülkeler bu fosil yakıtları kullanmak zorunda olan ülkelere maddi destekte bulunurlarsa küresel ısınmada bir durağanlığa ulaşabiliriz kanısındayım.

 Hep beraber umutla baktığımız yeni yıl bize her türlü huzur ve rahatlığı getirsin.