Değerli okurlarım,

Sürekli olarak küresel ısınma ve aşırı sıcak ve soğuklardan bahsetmekteyiz.

Peki, bu küresel ısınma etkilerini nasıl azalta bilir veya önleyebiliriz.

Bunun için iklim değişikliğiyle mücadelede 2025'ten sonra kombi satışının yasaklanması çağrısı yapılması gerekmektedir.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), iklim değişikliyle mücadelede 2050'de "net-sıfır karbon salımı" hedefine ulaşabilmek için, doğal gaz gibi fosil yakıtla çalışan kombilerin satışının 2025'ten itibaren yasaklanmasının gerekli olduğunu bildirmektedir. Çok önemli ve radikal bir karar olan Kombilerin satıştan kaldırılması, ajansın hazırladığı özel raporda, bu hedefe ulaşmak için önerilen sadece 400 adımdan biri. Ayrıca, dünyada benzinli ve dizel araçların satışı 2035'e kadar son bulmak zorunda gözükmektedir.

Uluslararası Enerji Ajansı ise kömür, petrol ve gaz arama çalışmaları tedariki için artık yeni girişimlerde ve teknolojilerle uğraşılması gerektiğini belirtmektedir.

Kasım ayında Glasgow'da yapılan ve iklim değişikliyle mücadelenin ele alındığı COP26 toplantısı Paris İklim Sözleşmesi'nin hayata geçirilmesi için gereken önlemler üzerinde anlaşmaya varılması hedeflenmektedir ama tam sonuca ulaşamamıştır. Bilindiği gibi COP sözleşmeleri, insan kaynaklı çevresel kirliliklerin iklim üzerinde tehlikeli etkileri olduğunu kabul ederek atmosferdeki sera gazı oranlarını düşürmeyi ve bu gazların olumsuz etkilerini en aza indirerek belli bir seviyede tutmayı amaçlamaktadır.

Dünyada enerji üretimi ve tüketiminin ne şekilde yapıldığı bu bakımdan önem taşımaktadır.

Enerji Ajansına göre, enerji sektörü, küresel sıcaklığın artmasına yol açan sera gazları salımının yüzde 75'inden sorumludur.

COP26, Paris İklim Anlaşması'nın imzalandığı 2015'ten bu yana kaydedilen gelişmenin değerlendirileceği ilk zirve oldu. Yakın geçmişe bakarak neler başarıldığı ve hangi konularda başarısız olunduğunun muhasebesi yapıldı. Ama maalesef fosil yakıt tüketimi başta olmak üzere yapılması gerekenler konusunda tam bir anlaşmaya varılamadı.

Varılan anlaşmayla birlikte küresel ısınmayla ilgili önemli bir kriter resmen kabul gördü: Küresel ısınmanın, sanayi öncesi dönemlerdeki sıcaklık değerlerinin 1,5°C üzerine ulaşması, gezegende geri döndürülemez etkiler meydana getirebilecektir.

Bu plana sadık kalmak için eldeki araçlardan başlıcası COP zirveleridir. Bu zirveleri, devre arasında futbolcuların toplanıp taktikleri konuşması ve herkesin kendi üzerine düşen görevi onaylaması gibi düşünmek mümkün olacaktır. Ama gelişim tamda bu şekilde olmamaktadır.

Covid-19 salgını neleri değiştirdi?

Koronavirüs pandemisi yalnızca zirveyi bir yıl ötelemekle kalmadı, birçok çalışmayı da frenledi.Bu sıklıkta uçmak zorunda mıyız? Trafiğin en yoğun olduğu saatlerdeki karbon salınımı, uzaktan çalışma yoluyla azaltılabilir mi? Sanayi devrimi sonrası kentleşmenin yarattığı tahribatı restore etmeyi hedefleyen "kentsizleştirme" bir seçenek olabilir mi? Ve buna benzer birçok soru.

COP26 sırasında 100'den fazla gelişmekte olan ülkenin ortak talepleri sıralandı:

  • İklim değişikliğiyle mücadele ve adaptasyon çalışmaları için fon (zengin ülkelerden).
  • Bunların yaratacağı etkiler nedeniyle tazminat (yine zengin ülkelerden).
  • Ekonomide yeşil dönüşüm için para (tahmin etmişsinizdir, yine zengin ülkelerden).

Şimdi kendinizi o zengin ülkelerden birinin yerine koyun.

Bu ülkeler 2020'ye kadar bu taleplere yılda 100 milyar dolar ayırma sözü vermişti. Fakat şimdiye kadar sadece 80 milyar dolar civarında kaynak aktarıldı ve bunların çoğu hibe yerine kredi şeklinde verilmektedir.

Görüldüğü gibi ülkeler çoğunlukla şimdiyi yaşamakta ve geleceği çok da umursamamaktadırlar.

Paris İklim Anlaşması, insanlığın iklim felaketinden kaçınmak için ortaya koyacağı "oyun planı" olarak özetlenebilir.