Küresel ısınmanın etkilerini hepimiz yavaş yavaş yaşamaktayız. Mevsimler kaymaktadır. Neredeyse artık yaz ve kış tamamen farklı boyutlara gelmek üzeredir.

Bilindiği gibi küresel ısınma nedeniyle mevsimlerin değişimi ve aşırı hava olayları ile etkisi yavaş yavaş göstermeye başlamıştır. İklim uzmanları her 1°C’lik artışın gezegenimiz üzerinde nasıl bir etki bırakabildiğini ve iklim değişikliğinin tehdit edici boyutlarını ortaya koymaktadırlar.

Dünyanın iklimi sera gazlarına karşı özellikle duyarlıdır; çünkü bu gazlar atmosferde kalırlar ve on yıllar hatta yüzyıllar boyunca gezegenin ısınma dengesini değiştirebilirler. Sonuç olarak küresel yeryüzü sıcaklığında artış (veya küresel ısınma) ve daha geniş anlamıyla iklim değişikliğine neden olurlar.

Sera gazı emisyonları bir anda dursa bile, atmosferde yer alan konsantrasyonların, 0,5 ila 1°C arasında küresel sıcaklık artışına neden olduğu görülmektedir. Bu sonuç ile tek bir derecelik değişimin bile gezegen üzerinde ciddi değişiklikler yarattığı bilinmektedir. Örnek vermek gerekirse altı bin yıl önce, dünya şu anki duruma göre bir derece daha sıcakken, Amerika’nın tarım arazisi olan Nebraska bölgesi çöldü, bölgede toz ve kum fırtınaları hakimdi.

1-2 Derecelik Sıcaklık Artışının Etkileri

Önümüzdeki beş on yıl içerisinde beklenen küresel ısınma sonucu 1-2 derecelik sıcaklık artışı ile geç yıllarda karşılaşılan çok sıcak Avrupa yazları, artık yıllık norm olacak. Aşırı yaz sıcakları başlayacak, Sahra çölüne yakın ısılarda sıcak dalgaları gözlemlenecektir.

Yüz binlerce insan aşırı sıcaklardan hastalanıp ölme olasılığı artacaktır. Vücut sıcaklığı 41C’ye ulaştığında, termoregülasyon sistemi bozulmaya başlar. Terleme kesilir, solunum sığ ve hızlı olur. Nabız hızlanır ve kişinin komaya girmesi mümkündür. Vücut sıcaklığını düşürmek için tedbir alınmazsa, beyin oksijenden yoksun kalır ve hayati organlar iflas etmeye başlar.

İşte istenmeyen ve fakat kaçınılması imkânsız son.

Bu durumda bitkiler karbondioksiti emmek yerine karbondioksit emisyonu gerçekleştirmeye başlayacak.

Kimse Akdeniz bölgelerinde tatile gitmeyi düşünemeyecek ve hatta Akdeniz’den Kuzey Avrupa’ya göçlerin başlaması gerçekleşecektir.

Tarım alanları olumsuz etkilenecek, orman yangınları artacak.

Grönland’ın dünyanın geri kalanından (küresel ortalamanın 2,2 katı kadar) daha hızlı ısındığından küresel sıcaklık artışı 1.2C’yi geçtikten sonra Grönland geri dönüşü olmayan ergime haline geçecektir. Takip eden deniz seviyesi yükselişi, yüzyılın sonuna kadar yarım metreden daha fazla olacak. Bu şekilde devam ederse Grönland’daki bütün buz tabakası 140 yıl içinde yok olacaktır. Miami ve Manhattan’ın büyük bölümü ortadan kaybolacaktır. İnsanlığın yarısı daha yüksek bölgelere taşınmak zorunda kalacak.

Sadece kıyı toplulukları zarar görmeyecek, dağlardaki buzlar eridiğinde su kaynakları da yok olacak. Hint alt kıtası hayatta kalabilmek için savaşacak. Buzulların erimesi tatlı su kaynağı olan büyük nehirlerin akışını durduracak. Dünya üzerindeki temiz su kaynakları üçte bir oranında azalacaktır. Su kıtlığı ve kıtlık, bölgedeki istikrarı bozacak. Görülen o ki felaketin merkez üssü bu kez Hindistan, Nepal veya Bangladeş değil, nükleer silahlı Pakistan olacaktır.

2050’de küresel sıcaklıklar iki dereceye kadar yükseldiğinde, tüm canlı türlerin üçte birinden fazlası yok olacaktır.

Küresel ısınma sonucu, 1 derecelik sıcaklık artışı kaçınılmaz ancak iki derecelik sıcaklık artışından kaçınma şansı %93. Bu da sadece önümüzdeki 10 yıl içinde sera gazı emisyonlarını %60 azaltmak ile mümkün.

İşte bu kötü senaryoyu durdurmak ve gezegenimizi uzun yıllar korumak yine insanoğlunun elindedir. Sera gazlarının azaltılması ve fosil yakıtların tamamen durdurulması şu anda görülen en önemli tedbirlerin başında gelmektedir.

Öyleyse hepimiz çok dikkatle yaşadığımız dünyayı korumak zorundayız.