Sevgili okuyucularım, küresel ısınma sorunları arttıkça bizler şu soruyu sormaktayız;

Aman Canım, Dünya Sadece 1,5- 2 °C Daha Isınırsa Ne Olur ki?

Bu söylem ne derece doğru. Yoksa kendimizi avutmak mı istiyoruz. İşte anlamamız gereken bu.

İklim krizi tartışmalarında ağızdan ağıza dolaşan birçok farklı sayı var. Bu sayılardan en önemlisinin de 1,5°C olduğunu söyleyebiliriz. 2015'te imzalanan Paris İklim Anlaşması’na göre hükümetler, küresel ısınma seviyelerini 2°C'nin altında tutup 1,5°C'yi hedefleme konusunda anlaşmıştı. Görevi, iklim değişiminin altında yatan bilimsel nedenleri dünyaya bildirmek olan Birleşmiş Milletler kuruluşu Hükümetler arası İklim Değişikliği Panelinin 2018 yılında yayımladığı özel rapor, bu sayı büyüdükçe sonuçlarının ne kadar ciddileşeceğini endişe verici fakat açık bir biçimde ortaya koymuştur.

Dünyanın dört bir yanından bilim insanlarının yardımı ile yeni yayımlanan bir araştırmada 1,5°C'a bağlı kalmanın aslında ne kadar da önemli olduğu incelenmiş ve iklim değişikliği şimdiden geçim kaynaklarına, şehirlere ve ekosistemlere zarar vermekte olduğu görülmüştür. Yakıcı sıcak ve kuraklıklardan tutun tufan ve sellere kadar, yıkıcı etkileri olan ekstrem hava olayları küresel ısınmanın olmadığı bir senaryoya kıyasla daha sık, daha yoğun ve daha öngörülemez bir hal almıştır. Isınan ve asitleşen okyanuslar, ciddi boyutlarda mercan ağarmasının (beyazlaşmasının) 1980'de gerçekleştiğinden neredeyse iki kat daha sık gerçekleşmesine yol açıyor ve bu mercanların birçoğu da yeniden kendilerini toparlayamıyor ve iyileşemiyorlar.

Habitatların (yaşam alanlarının) küçülmesi, vahşi yaşamı insan yerleşkeleriyle daha fazla çakışmak zorunda bırakmaktadır. Sayısı giderek artan söndürmesi oldukça güç yangınlar, Kuzey Amerika ile Sibirya'daki hayatî önem taşıyan karbon depolarına zarar veriyorken ilkbaharın erken yaklaşması da birbirine bel bağlayan türlerin uyumunu bozmaktadır.

İklimimizin dengesini ne kadar bozarsak insan toplumları ve ekosistemlerin içinde bulunduğu risk de o kadar büyüyecektir. 1,5°C'lik küresel ısınmada bile yaşam dolu gezegenimizi zor zamanlar beklemektedir. Yine de 1,5°C ile 2°C arasındaki fark, insanlık ve ekosistemlerin bulunduğu riskli durumun hızlıca arttığı kritik bir savaş alanına benzetilebilmektedir.

1,5°C'lik sıcaklık artışıyla her 20 böcek ve omurgalı türünden birinin yanı sıra her 10 bitkiden biri de anlık olarak kapladıkları alanların yarısından çoğu yok olacaktır. 2°C'de ise bu oran bitkiler ve omurgalılar için iki katına, böcekler için de üç katına çıkma durumundadır.

Türlerin bu kadar büyük bir oranda kaybolması, dünyadaki birçok ekosistemi çöküş riskine sokacaktır. Mahsullerin tozlaştırılması, verimli toprakların devamlılığı, sellerin engellenmesi, suyun saflaştırılması ve bundan çok daha fazlası için sağlıklı ekosistemlere muhtacız. Yani ekosistemlerin korunması, insanların yaşayabilmesi ve refah için olmazsa olmazdır.

1,5'dan 2°C'ye çıkılan aralıkta, aşırı sıcak günlerin sayısı katlanarak artmaktadır. Üstüne üstlük dünyanın bazı kısımları daha az yağmur ve daha fazla ardı ardına gelen kuru günler, geri kalanı ise ekstrem sellerle karşılaşmaya hazır olmak zorundadır. Bunların hepsi tarımı, su seviyelerini ve insan sağlığını büyük bir stres altına sokacak nedenlerdir. Özellikle de sıcaklıkların küresel ortalamadan daha hızlı artacağı Güney Afrika ulusları daha büyük bir tehlike altında kalacaktır. Sıcaklığın 1,5°C'tan fazla artması riskine sahip başka bir kilit bölge ise Akdeniz’dir. Burada kuraklığın artması, bitki örtüsü ile hayvan topluluklarını 10 bin yıldır eşi benzeri görülmemiş bir biçimde değiştirecek olması da insanları korkutmaktadır.

1,5°C'luk bir ısınma seviyesinde, mercan kayalıklarımızın (resiflerimizin) %70 ila %90 kadarını kaybetme gibi bir riskimiz vardır. Bu risk, göz alıcı mercan ekosistemlerinin desteklediği insan geçim kaynakları ile milyonlarca deniz canlısı için korkunç bir durum olsa da okyanusların yavaşça ısınması halinde resiflerimizin, uzun vadede olsa bile, iyileşme şansları olabilir. Fakat 2°C'lik bir ısınma seviyesine ulaşırsak, bu resiflerin %99'unu öldürebiliriz. Ne yazık ki, eğer bu sınır bir kez aşılırsa eski haline kolayca geri dönülemez ve bu da binlerce türün soyunun tükenmesi anlamına gelmektedir.

İklim krizinin etkileri gittikçe hızlanmaktadır. Gerçekleştirilen araştırmalar gezegenimizin 1850-1879'lardan beri 1,1°C kadar ısındığını ama bu ısınmanın 0,2°C'u yalnızca 2011 ila 2015 arasında gerçekleştiğini göstermiştir. Geçtiğimiz son 4 yıl küresel sıcaklık kayıtlarına en sıcak yıllar olarak girmiştir.

Tüm bu bahsedilenleri herkes biliyor; fakat yine de ülke çapındaki hiçbir vaat ve eylem, küresel ısınma seviyelerini, 1,5°C'yi bırakın, 2°C'ye sınırlamak için bile yeterli olmamaktadır: 2,9 ile 3,4 °C'lik ısınma seviyelerine doğru hızla ilerlemektedir.

İklim kriziyle başa çıkmak, büyük olasılıkla insanlığın yüzleştiği en ciddi sorun olup basit bir çözümü de bulunmamaktadır. İlerlememizin tek yolu ise yaşama şeklimizi kökten değiştirmemiz gerektiğini kabul etmektir. Bu, kolay bir geçiş olmayacak ama insanların, vahşi yaşamın ve de ekosistemlerin iyiliğini sağlamak istiyorsak başka bir seçeneğimiz de yok. Önümüzdeki yılın hayatî bir önemi var ve hemen harekete geçmezsek, bunun sonuçları ağır olacaktır.