Yaşadığımız yüzyılın kâbusu küresel ısınma ve yaşamımızı etkileyen tehlikeleri ve özellikle yaşamımızın tartışılmaz vazgeçilmez en büyük ihtiyacı SU. Küresel ısınmanın getirdiği mevsim değişiklikleri, kuraklık, çevre kirliliğinin su kaynaklarının kirlenmesi ve azalmasına etkileri nelerdir?

Bilindiği gibi insanlar tarafından atmosfere salınan gazların oluşturduğu sera gazlarının yaratması sonucunda dünya yüzeyinde sıcaklığın artmaktadır. Daha ayrıntılı açıklamak gerekirse dünyanın yüzeyi güneş ışınları tarafından ısıtılmaktadır. Başka bir ifadeyle sürekli olarak konuştuğumuz küresel ısınma hızla artmaktadır.

Bilim adamları son 50 yıldaki sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde fark edilebilir etkileri olduğu görüşündeler. Üstelik artık geri dönüşü olmayan bir noktaya iyice yaklaşılmış durumdayız. Hiçbir önlem alınmazsa bu yüzyıl sonunda küresel sıcaklığın ortalama 2 derece artacağı tahmin edilmektedir.

Karın yağdığı kışlar da olacak, daha az kar yağdığı kışlar da olacak. Türkiye’nin ekosistemlerinde ciddi sorunlar olacak ki bu ekosistemler de bir ülkeyi bir coğrafyayı ayakta tutan faktörlerdir. Küresel ısınmanın Türkiye’ye etkileri ile ilgili bilim adamları tarafından hazırlanan senaryoya göre; Böceğiyle, merasıyla, kurduyla, hayvanıyla canlılar etkilenecek, bir sürü canlının yok olma olasılığı artacaktır.

Son zamanlarda gerçekleştirilen dünya su zirvesinde, küresel ısınma nedeni ile kuraklık ve su kaynaklarının azalması var olan suların çevre kirliliğinden dolayı kullanılamayacak hale geleceği tedbirler alınmazsa bundan en çok etkilenen ülkenin Türkiye olacağı konusunda görüş birliğine varılmıştır.

Dünya nüfusu 150 yıl önce 1 milyardı. Şimdi 8 milyar. 2050 yılında 9 milyar olacağı hesaplanmaktadır. Nüfusla beraber dünya ekonomisi son 50 yılda 5 kat büyüyerek, nüfus ve ekonomi büyüdükçe doğa ve çevreye verilen tahribat katlanarak büyümeye devam etmektedir. Unutulmamalı ki, dünya nüfusunun %20’sini oluşturan kalkınmış ülkeler, dünya kaynaklarının %80’ini kullanmaktalar ve bu oranda da dünyayı kirletmekteler.

İnsanoğlunun sorumsuzluğu nedeniyle doğal kaynakların üçte ikisi yok edilmiştir. Dünyadaki 10 bin kuş türünün %12 si, 4500 memeli türünün %30 u, balıkların dörtte biri, bitkilerin dörtte biri yok edilmiştir. Tarım alanlarının üçte biri yok edilmiş ve kimyasal gübre ve zirai ilaçlar doğal dengeyi bozmuş ve hala bozmaktadır. Gerçekte dünya topraklarının üçte biri çölleşmiştir.

Küresel ısınmayla birlikte dünyanın dengesi tamamen bozulmaktadır. Mevsimler değişmekte, bitkiler erken çiçek açmaya, hayvanlar erken doğurmaya başlamışlardır. Kuşların göç zamanı değişmekte ve kış uykusuna yatan hayvanların uyku düzeni tamamen anormal bir durum almaktadır. Susuzluk, kuraklık, açlık, iklim göçleri, doğal afetler, salgın hastalıkların hepsi kapımıza dayanmıştır.

Hepimizin çok iyi bildiği gibi, küresel ısınma en çok su kaynaklarını etkilemektedir. Suyun yanlış yönetimi ve yanlış kullanımından dolayı dünya nüfusunun %40’ı susuzluk tehlikesi ile karşı karşıya kalmış durumdadır.1milyar insan sudan mahrum.1,5 milyon çocuk her yıl kirli sudan ölmektedir. 2025 yılında nüfusun üçte ikisinin susuzluk ile ilgili sıkıntı yaşayacağı öngörülmektedir. Ortalama olarak bir insanı besleyecek yıllık gıda üretimi için yılda 2 ile 5 ton arası su harcanmaktadır. 2050 yılında 9 milyar olacağı hesaplanan dünya nüfusu için %70 daha fazla gıda üretilmesi gerekmektedir. Ayrıca gıdaların %30’u çöpe gitmekte ve böylece bu kadar da su kaybı olmaktadır.

Dünyadaki insanların %20’si temiz su bulamamaktadır. Denizler, akarsular, göller, yer altı suları kirlenmektedir. Su dengesini ve doğal dengeyi sağlayan dünyadaki sulak alanların yarısı maalesef bu nedenlerle kurumuştur.

Yer altı sularımız her yıl bir-iki metre çekilmekte ve kirlenmektedir. Suyun can damarı sulak alanların yarısı ise ülkemizde kurutulmuştur. Geri dönülemeyecek şekilde doğal yapısı bozulan kurutulan alanların alanı neredeyse Marmara Denizi kadardır. Bırakın geçmişi Seyfe Gölü, Akşehir Gölü, Eşmekaya, Meke Gölü, Sultansazlığı, Ereğli Akgöl daha yeni kurutulmuştur. Beyşehir Gölü, Bafa Gölü, Burdur Gölü, Tuz Gölü gibi daha onlarca gölde sular, yağmur ve kar yağışının nadir olarak fazla olduğu yıllar hariç tamamen çekilmek üzere. Bu yıl ise kuraklık had safhaya yaklaşmaktadır. Hâlbuki kurutulan veya suyu çekilen göllerde kuraklığın etkisi sadece %7’dir. Bu alanlar tamamen yanlış su yönetiminden ve yanlış su kullanımından kurumuştur. Bu sulak alanlarda hayat tamamen durmuştur. Binlerce kuşun yaşadığı bu alanlarda artık kuş sesi yoktur. Tamamen çölleşmiştir. Etrafında yaşayan insanlar perişandır. En acısı da kurutulan bu alanların tamamına yakını koruma statüsünde ya Milli Park ya da Sit alanıdır.

Biz insanların daha fazla doğa ve çevre bilinciyle hareket etme zorunluluğunda olduğumuzu unutmamız gerekmektedir.