Amazon kraliçelerinin dünyaca en ünlüsü (İzmir dahil pek çok kenti kurup adını verdiği varsayılan) Myrina (İ + S + Myrina / Luvilerin Mira kenti ?) dır. “Tarihi kayıtları tartışacaksak, eski zamanlarda Amazonlar Libya’daydı. Çoğu insan onların Karadeniz’ e dökülen Terme Çayı (Thermodon / Çarşamba / Samsun ) ırmağı çevresinde yaşamış olduğuna inanır. Ancak gerçek farklıdır. Libya’ lı Amazonlar çok daha eski bir zamanda yaşamış ve büyük işler başarmıştır. Bunun pek çok insan için duyulmamış ve garip olduğunu biliyoruz. Çünkü (Libya’ lı) Amazon ırkı, ünlü Truva (Luvi: Viluşa) Savaşı’ndan nesiller önce yok olmuş, Terme’ li olanlar ise bu savaşın öncesinde en parlak dönemlerini yaşamışlardır. Bu yüzden kendilerinden çok öncekilerin büyük ününden yararlanmışlar. Biz kendi adımıza, (Libya’ lı) Dionysos gibi, pek çok eski ozan ve tarihçinin asıl olanlardan ve eylemlerinden söz ettiğini biliyoruz. Kadim zamanlarda Libya’ da pek çok savaşçı ve güçleri hayranlık yaratan kadın ırkı yaşamıştı. Bunlara bir örnek, Perseus’un savaştığı Gorgonlardır (Yılan saçlı, yüzüne bakanı taşa çeviren Medusa gibi). Duyduğumuza göre Libya’ nın batısında, kentleşmelerin sınırında, bizden çok farklı yaşam süren ve kadınlarca yönetilen kabileler yaşamaktaydı. Buralarda kadınlar savaşçı olarak eğitilir, belirli sürelerde orduda hizmet verir ve bu süreçte bekâretlerini titizlikle korurlardı. Görevden ayrılınca evlenip çocuk doğurabilirler, ancak her zaman yönetimi ellerinde tutarlardı. Erkekler ise, bizim kadınlarımız gibi, ev işleri ile uğraşır, kadınların emirlerini yapar, güçlenip isyan etmesinler diye de her tür askerlik, yönetim ve hür vatandaşlık yetkilerinden uzak tutulurdu. Doğan bebeklere bakmak da onların işiydi. Bebek kız olursa, memeleri ergenlikte büyüyemeyecek derecede yaralanarak, ileride savaşmalarını engellemelerinin önüne geçilirdi. İşte bu yüzden onlara Grekler (memesiz anlamında) A – mazon adını vermiştir. Amazonlar Etiyopya’ da (?), okyanusa yakın, Triton ırmağının beslediği, Tritonis denen bataklık göldeki Hespera adasında yaşarlardı ve bu bölgedeki en yüksek dağa da Grekler Atlas der. Bu büyük ada da her türden meyve yetişir ve orada yaşayanlara güvenli bir besin kaynağı oluştururdu. Pek çok hayvan sürüleri vardı, ancak o zamanlar daha tarım yapmayı bilmiyorlardı. Bu yiğitlik ve savaşçılıkları ile ünlü kadınlar önce Mene hariç adadaki tüm kentleri istila etti. Mene, kutsal kabul ettikleri ve Etiyopyalı, yalnız balıkla beslenen yerlilerin yaşadığı bir yerdi. Volkanik patlamaların ateşleri içinde, kızıl, yeşil ve turuncu değerli taşlar çokça bulunurdu. Komşu Libya’ lı ve göçebe kabilelere hükmettiler. Bataklıkta Cherronessus adlı büyük bir kent kurdular. Bu kentten hareketle üstüne yürüdükleri ilk yer o bölgedeki insanlar arasında en uygar olan ve okyanus kıyısındaki Atlantis oldu. Amazonların kraliçesi Myrina 30000 yaya ve 3000 süvari ile Atlantis’ i bastı.” Bundan sonra özetle, Myrina Atlantislilerle önce savaşır ve pek çok esir ve ganimet alır. Sonra aralarında bir anlaşma sağlayarak müttefik olurlar. “Mitolojik kayıtlara göre, burası tüm tanrıların doğduğu yerdir.” Myrina Atlantis’ i korumak için onlara saldıran yılan saçlı kadılar, Gorgonlarla savaşır ve yener. Ancak hepsini yok edemez. Sonradan Perseus da onlarla savaşıp kraliçeleri Medusa’ yı öldür. Ancak hem Gorgonlar hem de Amazonlar’ ı Herkül yok eder ve oraya Herkül Sütunları denen anıtı diker (Eflatun / Platon Mısırlılardan Atlatis’ in bu sütunların ötesinde yer aldığını öğrenmiştir). Myrina bununla yetinmez, ordusuyla Libya’ yı aşıp Mısır’ a yürür oranın kralı, Isis’ in oğlu Horus ile anlaşır. Arabistan’ da çok sayıda insan öldürüp ilerler, Suriye’ yi alır ve Anadolu’ya girer. Kilikyalılar ona savaşmadan boyun eğer. Torosların cesur insanlarını yener, Frigya’ yı denize dek geçip işgal eder. Batı Anadolu’ ya yönelir ve buranın yeni kentler kurmaya çok uygun olduğuna karar verip kendi adını verdiği Mryna (İzmir) yı kurar. Ayrıca Kyme (Aliağa), Pitane (Çandarlı) ve Priene kentlerini kurup, komutanlarının adını verir. Buna biz de Efes (Apaşa’yı) ekleyebiliriz. Adalara geçer, Midilli’ ye kız kardeşinin adını verir. Pek çok adayı ele geçirdikten sonra bir fırtınaya yakalanır. Kurtulunca ıssız bir adaya düşer. Burası Samotrake’ dir. Burayı kutsal ilan edip adını koyar. Ana Tanrıça’ ya teşekkür edip tapınaklar inşa eder. Sonuçta Anadolu’ yu istila eden Trakyalı Mopsus ve İskit Spilus ile savaşır. Bu savaşta ordusunun büyük kısmı ile kendi hayatını da kaybeder. Kalan Amazonlar Libya’ ya geri döner. Tüm bu öyküler Sicilyalı Diodorus (Diodorus Sicculus MÖ 90 – 30)  tarafından 40 ciltlik Tarih Kitaplığı adlı kitabının Mitolojik Tarih kısmında anlatılmıştır. Günümüze dek, 2100 yıldır Amazonlar ve kraliçeleri Myrina hakkında inanılıp anlatılan tüm popüler bilgiler bu kaynaktan köken almış görünüyor. Oysa pek çok farklı öykünün fantastik bir sentezine dönmüş. Her şeyden önce, buradaki Amazon tipi söz ettiğimiz arketipe hiç uymaz. Eti, Hitit İmparatorluğu, Akalar, Luviler, Assua federasyonu, Arzava vb toptan unutulmuştur.

Daha çok eski dünyayı bir solukta istila eden İskender’in ters yönlü sefer öyküsünden esinlenmiş gibidir.