Anadolu Amazonları’nı olabildiğince gerçeğe yakın tanımlayabilmek için, öncelikle (günümüzde de izleri silinmemiş olan) Anadolu kültür dokusunu ve özgün Amazon “arketipini” (İlk, asıl, ön, özgün örnek) anlatmaya çalışmamız gerekiyor. Kolay bir hedef değil, çünkü bu konu tarihi, bilimsel, arkeolojik verilerden çok, masallar, mitler, sanat eserleri ve kökeni taş devirlerine (Paleo- ve Neo – Litik çağlar) dek uzanan kült ritüelleri ile bezenmiş gibi. En popüler ve güvenilir sayılan tarihi aktarımlar (Homer’in İlyada’sı, Herodot’un tarihi ve Helen mitleri, klasik ve Roma dönemi rölyef, süslemeleri vb) bile yoruma açık söylencelerden oluşuyor. Diğer yönden gerek uluslararası, gerekse de yerel çok sayıda arkeolog, dil bilgini ve araştırıcının çalışmaları özellikle son 50 yılda daha somut ve anlaşılır açıklamalara elveriyor. Her ne kadar tek tek refere edemiyorsak da, bu tür pek çok çalışmadan yararlanmaya çalıştık. Öncelikle bir önceki yazıda sözü edilen “Ege’nin Arzava’sı” merkezli olarak, o çağların Anadolu’sunu resmetmeliyiz. Bu çaba bizi, 17.YY gezgini E.Çelebi’nin dilinde de, günümüzde de yaşayan, sayısız söylem, öykü, övgü ve şarkılara konu olmuş olan, “İzmir Kadınları” deyiminde simgeleşmiş toplumsal ve özgün bir Ege değerine yaklaştırabilir. Tunç (bronz) çağında Anadolu’dan Kuzey Mezopotamya ve Mısır’a dek uzanan bir Hitit (İmparatorluğu) söz konusudur. Girit ve Ege Denizi’nin güneyinde kadim Girit Uygarlığı hakimdir (Minos kültürü deniyorsa da bu yalnızca bir kral adı ve19.YY etiketidir. Fenikeliler gibi, bunların da kendilerini nasıl tanımladıkları bile halen kesi olarak bilinmiyor). Giritlilerin Anadolu kıyılarında bazı yerleşkeleri vardır ki bunların başında Millewanda / Milet geliyor.Avrupa’dan güneydoğuya, yeni kavimler gelmektedir. Bunlardan Mikenler (İlyada’nın Akaları) denenleri günümüz Yunanistan’ına iner. Frigler Anadolu’nun Marmara kıyılarına yerleşir. İşte doğudaki Hititler ile batı kabileleri arasında kalan geniş Ege topraklarında Luviler hüküm sürmekteydi. Aslında (dili, yazısı / Linear A hiyeroflifleri ve kökenleri net olarak bilinmeyen Girit kültürü hariç) hepsi Anadolu’ya sonradan gelen, Hint-Avrupa dil ailesinin en eski örneklerini konuşan halklardır. Bölgenin yerli (otokton) halkları olan, adları bilinen ve farklı dil ailelesinden  Pelasklar, Lelegler / Lulahi, Lukkalar vb, Ege’de en eski göçmenlerden olan Luvilerle karışıp sonraki Lidyalıların kökenini oluşturur. Orta Anadolu’daki Hititler de yerli Eti (Hatti) halkı ile karışır ve asıl adları olan Neşili (Neşil dili konuşanlar) yerine Eti Ülkesi İnsanları (Hititler)) olarak anılırlar. Luviler önce kent devleri konfederasyonu olan ve Assua Ligi denen, kuzeydeki Truva (Viluşa) dan İzmir yöresindeki Mira, doğusundaki Kuvvaliya (Bu ikisi Kemalpaşa / Karabel anıtında adı geçen yerlerdir) üstünden  Karya ve Likya (Lukka) ya uzanan büyük bir devletle doğudan ve batıdan gelen yeni istilacılara karşı koymaya çalışır. Aslında Çukurova bölgesindeki Kizzuvatna (sonradan Que) denen krallık üstünden hükümdarlıkları Suriye sınırındaki Karkamış ve Halep’e dek uzanmaktadır. Yunanistan’ daki Mikenler güneye doğru Girit uygarlığını ve bununla birlikte Milevanda’yı (Milet) alarak Anadolu’daki ilk kolonilerini kurar. Buradaki yerel adları Ahhiyava (Aka) dır. Hititler de önce güneydeki Kizzuvatna’yı alır, sonra batıya ilerleyerek Assua Ligi bölgesini işgal eder. Assua adı artık yalnızca Asya kıtasının adı olarak anılacaktır. Kadim Assua Ligi’nin mirasçısı ise bu iki istilacı güç arasında yüzyıllar süren bir varoluş savaşı verecek olan Arzava Ülkesi’ dir. İşte Anadolu Amazonları bu yüzyıllar süren ve sonuçta yitirilmiş olan bir Kurtuluş savaşının kadın savaşçılarıdır düşüncesindeyiz. Çünkü Anadolu’nun yerel, özgün halkları ağırlıkla anaerkil bir inanç sisteminden gelmektedir; istilacı, halklar ise ataerkildir. Etilerden Luvilerin Viluşa, Seha Nehri Ülkesi (Manisa yöresi ) Lukka, Arzava (Mira, Kuvvaliya / başkenti Apaşa / Efes), Tarhuntassa ve Kizzuvatna vb bu anaerkil kültün kanıtları ile doludur. Kizzuvatna krallağı Komana’sındaki ana tanrıça Ma’ nın savaşçı rahibeleri olduğu bilinir. Hellen Bellerofon Mit’inde, kanatlı ata (Pegasus) binip Lukka’daki (Likya) Amazonlarlar ve Milyas (Milas) / Solimi kabilesi ile savaşan Aka kahramanı aslında yerel halkı topraklarından süren bir istilacıdır. Bu yüzden Hititler bu bölgenin kadınlarından korkup yabancılara yasaklar getirmektedir. Kuzeyden gelen Trakya kökenli (ve kendilerinin de sonradan üstlendiği Kubaba adlı bir ana tanrıçaları olan) Frigler bu yüzden Ege’nin Amazonları ile savaşmak zorunda kalmışlardır. Kısmen bir efsane de olsa, İlyada’ da bu yüzden Amazonların Truvalılar (Villuşa) yanında savaştığından söz edilir. Herodot bu yüzden Amazonların intikam için Helen kentlerine saldırıp sonra Kırım steplerindeki İskitlere katıldığını anlatır. Bu yüzden Amazonlar sonraki Lidyalıların Kibele adlı ana tanrıçalarında yaşar. İşte tam bu noktada Friglerin Kubaba’sı ile Lidyalıların Kibelesi arasında önemli bir fark olduğu ortaya çıkar.

Bu fark da Egenin Arzavalı Amazonlarının nasıl bir arketip olduğunu ortaya koyacaktır.