Avrupa genelindeki dini – politik karşı çıkışlara karşın, Fransa’nın Osmanlı İmparatorluğu ile 250 yıl süren ittifakı Napolyon’un 1798 – 99 da “Doğu Ordusu” ile Adalar, Mısır ve Suriye’ye karşı sefere çıkması ile sona erer. Eski Dünya’nın merkezi Avrupa’da bu harekat ile tüm taşlar yerinden oynamış, cepheler yeniden belirlenmiştir. Bu çok oynak zemin çeşitli değişim fazlarından geçerek I. Dünya Savaşı ve Osmanlı mülkünün batılı güçlerce paylaşılmasına dek sürecektir. Tam bir yüz yıl önce Tournefort ve benzeri askeri – politik ajandalı, bilim adamı görünümlü kişilerin Osmanlı topraklarında yaptıkları araştırma gezileri bunun hazırlık safhasıdır. Napolyon’un Mısır seferi için Fransa’nın öne sürdüğü nedenlerin başta gelen iki nedeni dünyaya, “Bölgedeki ticaret çıkarlarını korumak ve (çok gariptir ki) bilimsel bir teşebbüs” olarak deklare edilir. Napolyon bölgeye 300 e yakın çeşitli dallardan uzman bilim adamlarını da götürmüştür. İngiltere’nin Osmanlı, Memluk ve Cezayir askeri gücüne destek çıkması ile bu sefer Fransızlar için bir hayal kırıklığı ile sonuçlanır. Bir darbe ile aynı tarihlerde dünyayı değiştiren Fransız İhtilali dönemi de sona erer. Napolyon Fransa’ya döndükten sonra, yeni kurulmuş olan Konsüllük Rejimi içinde Konsül olarak yer alır ve 5 yıl kadar sonra da askeri bir diktatör olarak imparatorluğunu ilan eder; Avrupa’yı yeniden kana bulayan Napolyon savaşları dönemi başlamıştır. Bu kanlı ve değişken sürecin sonunda 1821 de ölür. Dünyada en çok okunan kitaplar arasında yer alan Üç Silahşörler ve Kont Monte Cristo gibi pek çok kitabın yazarı olan A. Dumas 19 yaşındadır. Babası Thomas A. Dumas, askerdir ve Fransız kolonilerinden Haiti’de Afrika kökenli eski bir köle ile asilzade soylu ve topçu subayı olan bir babanın oğludur. Bu kendisine kıta Fransa’sında zorluklar çıkartsa da, babasının sahiplenmesi ile askeri okullarda okur Napolyon savaşları sırasında gösterdiği başarılar sonucu 31 yaşında generalliğe yükselir. Fransız ordusundaki, bu rtbeye yükselen ilk melez subay olmuştur. A. Dumas’nın kitaplarında sıra dışı bir kişilik ve davranış gösteren D’Artagnan karakterinin oluşturulması etkili olduğu söylenebilir. Aslında Dumas bu karakterin adını daha önceki bir yazarın (G.C. Sandras) izni ile alarak romanlarında kullanmıştır.

A.Dumas 43 yaşında Üç Silahşörler dizisini gazetede tefrika etmeye başladığında yıl 1844 tür ve Fransa’da  (Avrupa genelinde de) Cumhuriyetçiler ile Monarşistler arasında yoğun bir çekişme yaşanmaktadır. Çünkü Fransız İhtilali ve Napolyon’dan sonra Fransa 1830 da “meşruti monarşi” (parlamentolu kraliyet) ye dönmüştür ve Dumas ile çalıştığı gazete monarşi taraftarıdır. Sorun hep aynı noktada odaklanır; Roma İmparatorluğu mirasının “Hristiyan Avrupa Birliği ya da Kutsal Roma İmparatorluğu” olarak hangi hanedanın kontrolünde olacağı. Bu bir dönem Fatih’in İstanbul’u zapt etmesiyle Osmanlı hanedanını bile gündeme getirmiş ancak din farklılığı aşılamamıştır. Avrupa halkları Orta Doğu’dan önce kilisenin desteklediği pek çok Haçlı Seferi’nin hedefi olmuştur. Acı olan yönü, bu seferlerde aynı halkların krallarının kendi toplumlarını din birliği adına katletmekten çekinmemiş olmalarıdır. Yaşanan felaketler sonuçta mezhep farklılıklarına yol açmıştır. 100 Yıl ya da 30 Yıl savaşları gibi pek çok savaş Osmanlı’nın bu topraklarda genişleyebilmesinin en önemli nedenlerinden biridir. Ancak bunun farkına vardıktan sonra Şarlman’la başlayan yeni ve “zorla Avrupa Birliği” ideolojisi, Habsburg hanedanının yükselişi ve “Kutsal roma İmparatorluğu” nu bir Cermen imparatorluğuna çevirmesi ile sonuçlanmıştır. 250 Yıl süren Fransız – Osmanlı ittifakının ardında yatan asıl neden budur. Dumas bu konuyu romanlarında (daha önce de belirttiğimiz) 17 YY ın Osmanlı için olduğu kadar Avrupa’nın da geçiş (Transition) periyoduna dönerek işler. Ancak yeni bir Fransız İhtilali kapıdadır. 1848 Yılında Şubat İhtilali ile Fransa meşruti krallığı yıkarak tekrar Cumhuriyet rejimine düner; bu 2. Cumhuriyet’tir. Günümüz Avrupa toplumunun siyasi aklını anlayabilmek için 20. YY daki Dünya Savaşları yanında, bu dönemlerin (16. – 19. YY) anılarını da dikkate almak zorundayız.

Tournefort’un Osmanlı mülkünden Paris’e dönüp, zamanın Dış İşleri Bakanlığı’na vermesinden sonra bu gezi ve incelemeler için doğrudan emir aldığı 14. Lui tarafından yıllarca tam olarak yayınlanmamasının ardında yatan gerekçeler bu öykülerde gizli olabilir. Araştırmak gerek. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ni yazarken çok yakın gelecekte olabilecek gelişmeleri bilmiyordu. Bu yüzden yaşamı boyunca Osmanlı gururu ve özgüveni ile yaşayıp öldü. Oysa zaman çok acı gerçeklere gebeydi. Osmanlı her açıdan karşıtlarından geri kalmıştı.

Ancak tüm bu olasılıklara karşın Habsburg hanedanının başkenti Viyana’yı kuşatmaya karar vermişti.