Hitit İmparatorluğu’nun başkenti Hatuşa (Boğazköy) arşivlerindeki çivi yazılı tabletlerde ilginç bir uyarı var; “Alçak Ülke (Orta Anadolu Bölgesi) sınırlarından Batı Anadolu kıyılarına uzanan Assua Bölgesi’ ne giden Hitit halkı, tüccarlar ve yabancılar orada yaşayan kadınlara karşı uyanık olmalı ve uzak durmalıdır!”. Özellikle bu bölgenin (başkenti önce “Apaşa (Efes) ve sonra MİRA, yoğunluk merkezi Arzava Tabi Krallığı (Vazal Eyaleti) ) kadınları ile yakınlaşıp konuşmak vb iletişimler kurmak yasaklanmış. Mealen, “Bu kadınların büyücü gibi doğaları ile insanı etki altına alıp, istediğini yaptırabileceği, sözleri, şarkıları ve ritüelleri ile Hitit yasalarının yasakladığı davranışlara sürükleyebileceği !” bildirilip, aksine davrananların cezalandırılacağından söz ediliyor. Sanırım bu durum, tarihteki (yazılı kayıt altında) en nadir yasaklardan biri oluyor. Diğer taraftan Hitit dini tabletlerinde bu bölgenin “sakınılması gerektiği (!)” bildirilen kadınları, ilahi ve yöntemlerine sıklıkla yer verilmiş. Trakya, tüm Ege, Anadolu kıyı ve adaları boyunca Suriye sınırındaki Karkamiş ve Halep yöresine dek uzanan eski Luvi Uygarlığı’nın dağılımı aynı bölgenin daha önceki yerel halkı Pelasklarla büyük ölçüde örtüşür. Luvilerin İzmir dahil Batı Anadolu’da kurduğu Assua Ligi ve Arzava uygarlığı ise MÖ 2000 yıllarından başlayarak yaşanmış. Assua,  “Asya” sözcüğünün kökeni olarak kıtaya da adını vermiş. Bu noktada önemli bir not düşmemiz gerekiyor. Her ne kadar konumuz gereği yerel bir bölgenin öyküsünü işliyor olsak da, aslında özgür, her hangi bir sistemin cinsiyetçi kuralları ile ezilmemiş, güçlü kadınlar, tarih boyu tüm ataerkil toplumlarda tehlikeli görülüp korkulmuş. Hitit tabletlerinde rastlanan bunun en naif ifadelerinden biri. Aslında bu tür yasaklar çok daha kısıtlayıcı ve ezici hükümlerle günümüze dek sayısız örneğiyle süregelmiş. Bu olaya tersinden bakarsak, bunun nedeni de aslında kadınların yasakçı sistemlere asla boyun eğmemiş olmalarıdır. Özellikle insanın (H. sapiens) mağara döneminde anaerkil düzenin izleri çok açık görünür. Avcı-toplayıcılık kas gücünün öne çıkmasına yol açmış ancak tarım toplumlarının oluşması ile kadın dünyanın pek çok yerinde yine toplum lideri konumuna geri dönmüş. Tapınak merkezli kent devletleri ve savaşları sürecinde ise ataerkil güç tekrar öne geçmiş. Bu gelgitler çok kanlı çatışmalar, kan ve gözyaşına mal olmuş. Bu yüzden tüm dünyada “otonom kadın gücünün” öyküleri karşımıza çıkar. İskitler, Trans-Avrasya halklarında, Atlı Göçebe konfederasyonları kapsamındaki Hunlar, Cermenler, Türkler vb gibi tüm kuzeyli kavimlerde savaşçı kadınlara sıklıkla rastlanır. Anadolu’ya has Amazon öyküleri (mitleri) de bunlardandır. Gerçek yüzü kaçınılmaz çatışma ve savaşlara dolu olsa da temelinde özgürlüğün ve özgür insanların çok güzel ve büyüleyici olması yatar. Özgürlüğün güzelliği kadınlarda bin misli güçlü yansır. Bu yüzden aslında korkanlar, kadınlardan değil, özgür insanlardan korkmaktadır!

MÖ 2000 li yılların Hitit tabletlerinden sonra Anadolu’da Amazon öyküleri başlıyor. Bu savaşçı kadınlar ve kültleri hakkında yazılan pek çok şeyin gerçeklere dayanmadığı son yıllarda giderek netleşti. Arkeoloji, genetik ve dilbilim (linguistik) yöntemlerin bir arada (multidisipliner ekiplerce) kullanılması (Üçlü Yöntem deniyor) ile eski çağların batıl inançları ile günümüz hurafeleri daha başarılı ayıklanabiliyor. Örnek: Amazonların bir memesinin (ok atmayı kolaylaştırsın diye) kesik olduğu iddiaları vb. Sonraki dönemlerde Amazonlara Anadolu, Helen ve Roma mitolojilerinde ve eserlerinde çok yoğun yer verilmiş. Özellikle bazı kahramanların ne denli güçlü olduğunu anlatan öykülerde kanıt olarak. Jason ve Argonotların Altın Postu (Karadeniz kıyılarında) araması, Herkül, Truva savaşlarında Aşil ve Pentesilea bağlamında vb.. Truva savaşları, Homeros’un Ilyada’sı, Herodot’un Tarihi vb de yer alışları çok önemlidir. Bu kayıtların tümünden daha önceki tarihlere dayanan iki önemli öykünün biri kahraman Bellerofon’un Likya’da (Luvilerin Lukka’sı) Amazonlarla savaşı, ikincisi ise Truva (Luvi Viluşa’sı) kralı Priam’ın Friglerle birlikte Amazonlara karşı çatışmalarda yer alışıdır. Sonradan o Amazonlar Viluşa’da Akalara karşı Priam’ın yardımına koşup, yanında savaşmış ve intikamını almak için Atina dahil Aka kent devletlerine saldırılar düzenlemiştir. Önemli olan bu kayıtların ikisinde de Amazonların geldiği yer olarak kadim Arzava yöresinin öne çıkmasıdır. Bu da kökenlerinin bu bölge olduğunun kanıtlarından başında gelir. Luvi / Arzawa yörelerinde Amazon kraliçelerinin İzmir (Smyrna), Apaşa (Efes), Sime (İzmir yakınında), Pigela (Kuşadası civarı),  Magnesia, Sinope, Konstanza (Köstence) vb  gibi kentleri kurduğu kayıtlıdır.

Hititlerin korkup haklarında yasa çıkardığı kadınlar aslında Amazonların öncüleridir.