ilk gençlik yıllarımda da böyle hırçındı ağustoslar

her şey güllük gülistanlık

denize karınca inerdi sabahları su içmeye

aniden patlardı ağustosun tafrası...

sonra bir daha iflah olmazdı sakinliğe

bezerdi dinmez fırtınadan yazlıkçılar

evler birer ikişer boşalırdı...

yazın muhabbet sarmalı

canım ciğerim arkadaşlarım

anne baba eşliğinde giderdi...

işte tam da o döneme rastlamıştı

kalbimin kalbinle rastlantısı...

bir sabah kuşluk vakti

gitti demişlerdi sizin için

işte o an esen fırtına durdu

gidişin içimde dinmeyecek bir kasırgaya sebep oldu...

koştum böğürtlen kokan patikalardan evinizin bahçesine

birlikte topladığımız yaprak koleksiyonunu

giderken evin güney cephesine asmıştın...

günün en dik saatlerinde güneş acımasız ve sabırsızdı

yandım kurumuş yapraklar gibi o saniye...

sen gitmiştin!

sen yoktun!

alnımdan bir ter damlacığı sürüklenircesine

boynumdan kıvrılıp göğsüme aktı...

kaç onluk sene bozdurdum o ağustosun üstüne

bir daha hiçbir ağustos

böyle yangınım olmadı... /Rabia Sümerval