Bu soruyu ben sormuyorum bu hafta. 11 ilde canı yanan, ailesini, akrabasını kaybetmiş insanlar soruyor. 6 Şubat gecesi uykuya dalarken her şeyi olan, uyandığında hiçbir şeyi olmayan insanlar soruyor bize. Yine mi?

Sorunun kaynağı basit ama en baştan alalım ele. 6 Şubat gecesi yüzyılın felaketini yaşadı bu memleket. Tam 13 milyon insan etkilendi. Yıkılan ve yıkılma kararı alınan bina sayısı 700.000’i devirdi.

Ben rakamlarla konuşmayı severim ama söz konusu bu afet olunca, rakamlar inanın canımı yakıyor. Kimin canı yanmıyor ki? Böyle bir durumda canı yanmayacak insanın, insanlığından bile şüphe ederim.

Her neyse canımız yanmaya yanıyor da, canımızı esas yakan işte tam da bu başlıktaki soru; “YİNE Mİ?”

İlk günden beri deprem bölgesine ülkemizin her yerinden, dünyanın dört bir tarafından yardımlar geliyor. Bırakın ülkemizi, tüm dünya “BİRLİK ZAMANI” diyor. Amma ve lakin bu acıdan bile gündem değiştirip, siyasi rant ve popülarite peşinde koşanlar var.

Bugün yazacaklarımı kimse yanlış anlamasın demeyeceğim. Üzerine alınmak isteyen alınabilir. Neden mi? Yaşanan felaket sonrası, herkes o bölgedeki insanlara yardım ulaştırmak isterken, kimi yaptığı yardımı sosyal medya şovuna dönüştürdü, kimisi yapılan yardımı siyasi bir ranta çevirip üzerindeki brandasına kadar değiştirdi. Kimileri yapılan yardımın içeriğini eleştirdi.

Bitti mi? Bitmedi!

O bölgeyi görüp, durumu eleştiren sanatçılar çıktı. Bir başkası kalktı eleştiri sonrası, o sanatçıyı topun ağzına koyup, işiyle tehdit etti.

Sahi bunların zamanı mıydı?

Ben kendim, o bölgede doğup büyümüş bir insanım. Gaziantepliyim. Kahramanmaraş’ta okudum. Hatay’da iş yaptım. Adana’da ve Osmaniye’de yaşadım. Kilis’te, Adıyaman’da, Şanlıurfa’da, Malatya’da, Kilis’te, Elazığ’da birçok dostum var. Bu şehirlerin hepsinde anılarım vardı benim. Oradaki 13 milyon insanın yıkılan binalarda ne anıları vardı. Kimi o binalar da evladını bıraktı, kimi annesini, babasını, eşini bıraktı. Sahi hangi yardım tırı, hangi yeni bina ya da hangi yeni eşyalar gidenleri geri getirebilecek ki? Ya da çok mu zordu, çıkarları, siyaseti ya kısacası her şeyi bir kenara bırakıp, bir bütün olabilmek? Bu kadar kolay mı unuttuk biz örf ve âdetlerimizi?

Eleştirildin diye ötekileştirmek bu kadar basit mi? Ya, canı yanan bir insan var. Dinlersin, belki sözleri o an için senin canını yakabilir, ama bir empati yap, acaba onun canı ne kadar yanıyor?

Bir düşünseniz o 700.000 küsur binada bir gece önce insanlar, sabah uyandıklarında yeni günde neler yapacaklarını konuştu. Belki evladını son kez öptüğünü bilmeden üzerini örtüp, uyuttu. Belki eşine son kez sarıldı.

Yapmayın! Herkesin canı yanıyor. 80 milyonun canı yanıyor. Annesiz, babasız kalmış bir çocuğa sarıl, sıcak bir yuva aç. Belki anne babası olamasan bile, onların eksiklerini gösterme diyeceğine, o çocuğa, o meleğe nikâh düşer diyen bir zihniyet varsa burada, demek ki biz de, o evlerle insanlığımızı gömmüşüz enkaza.

Ne diyebilirim ki. Bu vebal büyük. Bu vebalin altında sorumlusu olan herkes kaldı, bari bundan sonra geri gelmese de gidenler, en azından yeni bir sayfa açılsın geride kalanlara. Yaşananlar unutulmaz ama…

Neyse geldik yine sona kalın sağlıcakla…