Evet, Genel Başkan Meral Akşener partisinin grup toplantısında, tam da bu söze getirdi anlattıklarını. “ÖZÜ BAŞIMIZA MÜCADELE EDECEĞİZ” diyerek şeffaf, dürüst ve hizmet anlayışı gerektiren belediyecilikten bahsederek noktaladı konuşmasını. Günümüz belediyeciliğinin artılarını, eksilerini anlattı. Bence çok ama çok güzel bir konuşmaydı.

Son 3 gündür İYİ Parti’ye ve Meral Hanım’a karşı yine bir linç girişimi var. Sebep? CHP ile ittifak yapmaması. Şimdi gelelim bu işin en temeline, geride kalan genel seçimlere. Ne yaşanmıştı? Meral Akşener seçim çalışmalarının ilk anından, son anına kadar hep kazanacak bir aday dedi. Sonuç? Masada bulunan küçük ortaklar çıkarlarına, Kemal Kılıçdaroğlu da egolarına yenik düşerek zorla kendini aday gösterdi. Bu olay karşısında tepki göstererek masadan kalkan Meral Akşener’i, bu olaya kadar yere göğe sığdıramayan ne kadar gazeteci, haberci varsa hepsi linç etmeye başladı.

Peki, bu linçlerden dolayı mı geri döndü Genel Başkan masaya?

Tabi ki hayır. Sadece bu millete karşı sorumluluklarından dolayı ve kaybedilecek olsa da “sebep bu” demesinler diyerek döndü.  Peki, sonuç değişti mi? Değişmedi. Görünen köy kılavuz istemez ki.

Seçimin akabinde aday çok iyiymiş gibi fatura İYİ Parti’ye kesilmek istendi. Yok arkadaş bu millet bunu yemez. İyi olunca talihim, kötü olunca sebebim.

Şimdi gelmiş yerel seçimler. Seçim sonrası yine söylemlerinle hedef göstermeye çalıştığın İYİ Parti’ye, ya hadi bize destek ol diyorsun. Değişen ne peki sizde? Sadece genel başkan. Peki o genel başkanla ne değişti? Hiçbir şey…

Sen kongrende kalkıp Selahattin Demirtaş’a, Osman Kavala’ ya selam göndereceksin, sonra İYİ Parti’den destek isteyeceksin. Sadece bu bile bence İYİ Parti gibi, milliyetçi bir partinin reddetmesi için yeterli bir sebep.

Peki akabinde yaşananlar. Meral Akşener bu teklifi reddetti diye, yine yandaş haberciler ve gazeteciler, yok efendim İYİ Parti kapanırmış, bu bir intiharmış, olur muymuş, mışmış, muşmuş… böyle devam ediyor.

O zaman hep birlikte bakalım. İki genel başkanın grup toplantılarına. Hangisinin yüzünde korku var, hangisinin yüzünde umut? Biri ittifaklara açığım diyor, ötekisi “özü başımıza” diyor. Biri gel konuşalım diyor, ötekisi “kurt ayağa kalktı, olmaz” diyor.

Partisinin sloganı bir kere belli, “CESURLAR HAREKETİ”. Sizce kaybetmekten korkarlar mı? Ya da kazandık diye gururlanırlar mı?

Çıktığı ilk günden beri kürsüsünü halka bırakan bir Genel Başkan sizce değişir mi?

 

Her partiden yerel seçimler için aday adayları çıkıyor. Aslında ne kadar çok aday adayı olması, o partiye bir teveccüh göstergesi olması gerekirken, CHP İzmir’de akla, ceketimizi assak kazanırız sözünü getiriyor.

Sadece büyükşehir için 9 tane aday adayı var. Hele Urla da ki sayıyı hiç söylemeyelim. Tam 47 kişi.

Arkadaş bu bir teveccüh gösterisi değil, ne de olsa aday olursam kazanırımın mücadelesi. Ama gözden kaçan ufak bir detay var. İzmir halkı, bizler, artık hizmet istiyoruz. Hizmet edecek belediye başkanını, İzmir’i, Urla’yı tanıyan, eksikleri bileni arıyoruz.

Yani büyükşehire 9 kişinin talip olması, Urla’ya 47 kişinin talip olması önemli değil. Önemli olan, ümit ettiğimiz, 1 tane olsun, doğru olsun istiyoruz.

Neyse geldik yine sona kalın sağlıcakla…