Yolda, yolculukta geçtiğimiz yerleri geçerken seyre daldığımızda gördüklerimize yüklediğimiz anlamları görsele çevirip seyrederiz aslında...
Gördüklerimiz duygularımızın titreşiminden bize sunulan resimlerdir.
Bizim duygularımızla anlamlandırdığımız şekiller... Bu sebepten herkesin olaylara, yerlere, kişilere bakış açısı değişiktir, duyguyla bakmaktan o an kişide ne duygu uyandırıyorsa öyle görmektedir.
Bir kurtuluş anı olan bir olayda, bir ölümde mevcuttur her şey tezatıyla mümkündür. Galip geldiğin bir savaştan sağ kurtulup, eğlence ve kutlama yaparken mağlup olan tarafın o gün yas günüdür.
Kutlama, şenlik ve özel günlerin enerji alanlarını baz alırsak yukarıda anlattığım gibi tezatı da görmek gerekir.
Özel hayatlarımızdaki önemli günler seçilirken mümkün olduğu kadar bu konulara dikkat edilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Tarihsel mitolojik dünyada gerçekleşmiş trajik günlerin artılarını düşünüp kazanç oluşturmak göze hoş gelebilir, tezatını da göz ardı etmemek gerek diyorum.
***
Daha farkındalıkla bakıp hisselerimizi yoklasak nasıl olur?
Birilerinin başına kötü bir şey gelmesini, ölmesini dilemeyecek, istemeyecek kadar cesur olabilsek, dünya daha yaşanır bir hale gelse... Yaşlanarak göç etsek bu dünyadan...
Hayvanların öldürülmesinde, savaşta çocukların ölmesine hisleniyoruz doğal olarak... Karşılığında bunları yapanlarında ölmesini kahrolmalarını kalbimizden geçirmek bizim vermediğimiz bir canın alınmasına gösterdiğim tepkinin aynısı değil mi? Yani şeriat içeride duyguda kısasa kısas, dışarıda çok moderniz.
İç kısım kimsenin görmediği batın yan…
Bakın onun içinde neler varmış değil mi?
Bağırsaklarımız ve içindekilerle birlikte yaşarken duyguları kontrol etmek o kadar da kolay değildir ki gerisini siz düşünün.
Sürüngen beynimiz dediğimiz bölgenin duygusal ve kişisel anlamda arınması dörtyüz yılı bulurken geçmiş, yaşanmış ata hikâyesi barındırdığını hesap edin.
Bizler savaş yaşamış, ölüm, ıstırap, kayıp, acı görmüş ataların torunlarıyız, onların genlerini gururla taşırken bir yandan acılarını, öfkelerini de taşımaktayız. Bu konu önemsenmeli, onların yaşadıklarını hikâyelerini küçümsemeden, kızmadan onlara bırakıp kendimizi “ben nasıl dönüştürürüm” diye çözümlemeye bakmalı.
Baba ve anneye ve diğer akrabalara benzemek gayet normaldir. Önemli olan beğenmediğin değil, sana zarar veren huyu onlara teşekkür ederek değiştirmektir. Çünkü bu suçu onlara atmak, burada kişinin zayıflığını gösterecektir, madem onlar öyleyse sen değiş o zaman...
Zor mu?
Olabilir!
İmkânsız değil...
İzmir’in kurtuluşuna yazı yazmak istedim
Yaşanan duyguları yazdım kendimce...
Bir şiir yetmez Ege’nin incisine ama gönlümden düşenler de burada dursun.
RENGİ İZMİR
Ya rengin
Peki, sesine ne demeli?
Her yerde böyle misin?
İzmir’de deniz görenin
Rengine döner,
Duyanın tınısında dalgalanır
İmbat gözünün içine bakar
Nasıl eseyim diye
Ruhu görecelidir
İzmir denizi asla
Habersiz kabarmaz
Anlar kızını kadınını tanıyan
İzmir hep dengeli
İzmir hep kadın şehir
Sevgi umut ve neşeyle...
Nuray Çetingöz