Kişi değişimin kattığı değeri dönüştüğü zaman anlar, geçmişi olmayanın geleceği olamayacağını bilmiştir gelecekte yaşadığı her anın parçalanmış akışında herkes kendi evinde kendi kararlarından rahatsız bir o kadar da bu güzel ve mutlugil olmanın tadını çıkarır. Her şeyin farkında değilken bir yaşamı önceki versiyonunda geçiremeyeceği için kabule geçmeyi kendi istemiş tercih etmiş sanrısına da kapılır. Donanımsızsa işte o zaman zorlanır. İmkânlarını zorlar imkânsızın olmadığı o yola yönelir.
Ötesinde bir ben vardır Onu bulmaktır amaç aslında... Araştırdıkça öğrenir taşlar yerine oturdukça bilmenin tadı lezzet verir O andaki bilgiyi lezzeti almayı öğrenmektedir. Senaryosuna yeni karakterler olaylar katılır artık iş çığırından çıkmıştır izzeti ikram sunulunca teşekkür anlam kazanır.
Sevgi özümüzde var kullanabilmek giyinmek isteyenler içlerine baksınlar. Kendine, neyi neden nasıl sevdiğini söyleyen biri olmalı dönüş kendinden kendinedir taktir Özedir değer Özse ; ağırlık sevgisizlik öfke, kin, kıskançlık ihtirasla Öz'e yaklaşır fakat ikramından tadılmaz anlaşılmaz, bir daha bir daha hep aynı şeyler mi oluyor. Ağırlıkları bırakmak yükselmektir yoksa kalkış yapamaz tekerlekler yere sürter yalpalar dururuz.
Aşk ahh ki aşk yakıcı tatlı şey en yüce öğretici ne mutluluktur bilene, geldiğinde rızktır kişiye lütuftur.
O bana böyle davranıyor. Üzülüyorum diyorsanız
Beklenti üzer derim
Ben ne düşünce gönderiyorum?
Hangi beklenti deyim?
Durum yine Senden ötürü
Ne öğreneceğim bana ne öğretecek bu olay!!
Çok güzel şeyler kolaylıkla oluyor seviniyorum diyorsanız.
Umudunuz her daim yanınızda gönderdiğiniz ürettiğiniz her beklentisiz düşünce size dönüş yapmaktadır.
Ne öğrendim ne öğreniyorum sorusunu katmerli sorun bu defa derim.
Bırak ki öğretsin öğrenesin Aşk bu her şeyde var bir erkek bir kadının itişmeli sevgisinde, yürümeyen iş ilişkilerinde, maddi kayıplarda vb yaşadıklarında sınırlı değil yaşarken anlaşılmaya gerek var. Ne bu şimdi diyebilmeli kişi desin de zaten.
Geniş zaman bunun için var, vakitte sıkışmış durumda olan ötesinde insan bu olay senin severek öğrenmen için sevgi büyük Olaydır hem de çok büyük, bildiğinin ardında senin sevebilmen...
Sen istiyorsun ki senin sevdiğinde seni senin onu sevdiğin gibi sevsin onda öyle bir damar seğirmemişse ne yapsın öyleyse sen kendi yoluna bakacaksın yolda karşılaştığın her olay her kişi öğretidir.
Sevgi aşılmış ötesinden gelmiş nötr bir duygu senin içinde saklanmış dışarıdaki her olay sadece sanadır sen sevmeyi öğrenesin diye...
Seni sevsinler diye değil, Sen hâlihazırda sevilmektesin ancak O güvene geldiğinde bilirsin bil işte hediye mucize budur.
Severek kabuklarından sıyrılıp tekrar o kabuğa giremeyeceğini anladığın an dönüşmüş olursun alışkanlıkların seni sürekli o kabuğa çeker tek orayı bilirsin girer misin sığarmısın o kabuğa artık.
Sence?
Oysa ağrısız can yanmasız doğum olur mu? yeni bir doğum olayın kendisi mucizesidir yine sessizce yeni kadroyla devam etmektir yola... Kucaklamaktır kendini çığlık çığlığa bu defa sevincin gözyaşlarıyla...
Kendini sıkı sıkıya kucaklayıp benim bu bunu ben yaptım dediğin mutluluğunla nasıl benziyor bir doğum anına değil mi?
Kişi böyle doğuruyor kendini... Bu olayı tüm kültürler kendi kadim öğretileriyle kendi yöntemleriyle anlatmaktalar.
Mesela Hz Mevlana ve Yunus Emre'nin bu cümleleri benim en sevdiğim kendimce anlamlandırdığım huşu ile iç ettiğim öğretilerdendir.
"Bir ben var benden içeri benden öte" diyor Hz Mevlânâ, "Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm" diyor Yunus Emre manalarına rahmetle...
Hem her şeysin hem hiçsin öyleyse Orada bilginin bilmenin, bilseydim yapmazdım, iyikinin de önemi yoktur artık. Bilâkis kendinden emin bir o kadarda kendinden sorumlusun.
Böyle olması gerekiyormuş bile demezsin yoktur kabuğa artık ihtiyacın yoktur. Dışarıdaki kavgan içerideki senle alakalıdır sen çıktığın kabuğa girmeye çalışırsın kabuk eriyip yok olma görevindedir.
Bu yüzden yetiştirmeye çalıştığın işler, koşuşturmalar, veremediğin cevaplar, karşılaştığın kişiler, yaşanılan her olay senin içinde bulunduğun durumlar değerli vaktini geçirdiğin alanlardır olduğun durumların içinde hep değerinle Sen varsın, yoksan bunların hiç bir önemi yoktur yalandır hepsi geçicidir.
Yokluk, varlık, güzellik, makam, madiyat, üzüntü, sevinç kaygılar korku bunlar fizikken zihnen dünyada yaşayıp halini içeride hissetmen için görsel hologramlardır ve asıl amacın kendini çok iyi hatırlayabilmektir. Özünedir sevgin, dünya ise sorumluklarını yerine getirdiğin yer küre cezaevi değil bir müddet konakladığın yıldızı bol bir oteldir yıldızımız parlasın O vakit...
Oysa maharet görevini yapabilsin diye sevgiyi serbest bırakabilmekteyse bildim diyebilmek kendine malik olarak tam teslimiyettedir. Bilgi ikramdır yiyip içmek ise ilimdir. Böyle görmüş öğrenmişsem sorumluluğum doğrumu yanlışımı kendimde bulup sadece kadim formülü bozmadan üstüne ekleme yaparak neslime aktarmaktır... Atalarımı kutsayarak gelinen yere basılan toprağa minnet etmek zorunluluk değil kendime hizmetimdir.
Atalarımızın öğretilerine hürmet ruhlarına selam ile...
Sevgi ve umut ile...
Sevgimle
KABUK
Kalıbına ruhuna
Yokluğuna varlığına
Geldiğin suyuna
Girdiğin toprağa
Dön bak bi tavrına
Ne bilsen boşuna
Gitmez ki hoşuna
Kabuğuna aldanıp
İçindekini yok sayma
Kıyafete aldanıp
Kıyamete atlanır
Donanmadan bildim deme
Kaç ömür çabalasan
Bu bilgiye zor ulaşılır
Rızktır bu bil istedim
Yok diye sızlananlara
Ne yok derim
Sayarlar tonca
Şans isterler onca
Baksak içinde yok bir gonca
Kabuk kalkmadan
Görünmez yonca
Nuray Çetingöz