Eskide kalan  hastalık sürecinin bitmesi ile şaşkınlık yaşamaya devam edilmesinin aslında bu sürece alışayım mı alışmayayım mı ? derken ortada kalmışlık hissinin tetiklenmesi ve acaba ne olacak merakının tekrar yenilenmesini geliştirdi. Korkunun etkisinden çıkmaya çalışırken korkulanlar yaşanıyordu. Mutsuzluk çoğaldıkça etkisi hızlandı tüm hızıyla enerji akışı o yöne akmaya başladı. Kişiler olayları düşünceleriyle yarattıklarının farkına vardıkları ve sözleriyle kendilerini yeniden karmaşık düzen ve kaosa soktuklarının farkına vardılar. Kaybetmekten korktuklarını kaybediyorlardı. Suçluyor yargılıyor, kınıyor ve bütünün bir parçası olduklarını unutup  teklifi kendilerine yeniden sunuyorlardı. Düşünülen ve söylenen her şey projeydi ve tekrar kendilerine dönüyordu. Kulaklar, gözler gördüğüne duyduğuna korkunun kattığı hisle destek verince kişinin hayatını olumsuz yönde etkiliyordu ve Kişi sadece sanmaktaydı.

Nefret, kin, öfke almış başını gitmekteydi. Tüm bunları arsızca yaşayınca bir gün artık bu hissettiklerini bırakması gerektiğini anladı. Bunlar sevgi değildi güven değildi. Güvenmesi ve sevmesi gereken önce kendisiydi. Yüzlerce yıldır neyin askerliğini yapmıştı neye hizmet etmişti. Kendi komutanı kendi olacaktı. İyiyim ben diyerek saf değiştirip kendine yöneldi.

         Farkına vardı böyle devam edemezdi toparlanması gerekiyordu. Gözünde kendince güya çok önem verdiği her şeyi bıraktı. Toparlanmaya karar verdi. İlk adımına kendi bile şaşırdı. Başarmıştı tüm projeleri askıya aldı ve yapması gerekeni yaptı kendine Yola çıktı. Mutlu olmak için bişeylerden vaz geçmek gerekiyordu.

Ona sevgisiz ve değersiz hissettiren olumsuzluklardan korkunun konfor alanından vazgeçti. Köleliğini bıraktı korktuğu şeyden artık özgürleşmişti.

    Teşekkür ettiği önce içindeki kudret, sonrasında ona  destek olanlar oldu. Düşündüğünü hissettiği O An dönüşmüştü...

Sevgi ve umut ile...