Bir ülkenin Cumhuriyet ile yönetiliyor olması ne büyük ne büyük şanstır. Bize bu günleri yaşatan Mustafa Kemal Atatürk’e o kadar çok minnet borcumuz var ki saymakla bitmez. Bu günlerde bazı siyasilerin dillerinde Cumhuriyeti kaldırmak ile ilgili konuşmalar dolanıp dursa da, o iş o kadar da kolay değil demek geliyor içimden. Cumhuriyetimizi elimizden alamayacak hiç kimse.

Sevgili Turgut Özakman’ı bilirsiniz. Büyük üstat. Onu kaybetmeden yıllar önce, bir konferansını izleme şansım olmuştu. Hayranlıkla dinledim anlattıklarını. Zaten öncesinde bir kaç kitabını alıp okumuştum.  Özellikle Diriliş, Şu Çılgın Türkler ve Cumhuriyet üçlemesi, kitaplığımın en başköşesini asla terk etmezler. Ve yanlarında Nutuk. Tekrar tekrar okumaktan keyif aldığım ve her seferinden ilk defa okuyormuşçasına heyecanla. Bazı şeylerin farkında olmak için herkesin mutlak ve mutlak okuması gerektiği düşüncesindeyim.

Cumhuriyet kitabından beni etkileyen bazı paragrafları paylaşmak istiyorum izninizle.

“Mustafa Kemal Paşa, 28 Ekim akşamı bazı arkadaşlarını yemeğe davet etti. Bu toplantıda Ali Fuat Paşa bulunamadı. İstanbul’a hareket etmişti. Bu tarihi yemekte, Fethi Bey, İsmet Paşa, Kazım Özalp Paşa, Halit Paşa, Kemalettin Sami Paşa, Fuat Bulca ve Ruşen Eşref Ünaydın bulunuyordu. Mustafa Kemal Paşa büyük kararlardan önce yaptığı gibi yine içine çekilmiş, susuyor, düşünüyor ve dinliyordu. Yemek biterken hükümet sorunu açıldı. Bazı görüşler ileri sürüldü. Sorunu kökünden çözecek çarenin adını Mustafa Kemal Paşa açıkladı: ‘Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” sf. 337

“Tarihçi Abdurrahman Şeref Bey şöyle dedi: Hükümet şekillerini saymaya lüzum yoktur. “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” dedikten sonra, kime sorarsanız sorunuz, bu Cumhuriyettir. Biz şimdi çoktan doğmuş olan çocuğun adını koyuyoruz. Ama bu ad bazılarına hoş gelmeyecek, varsın gelmesin.” sf. 339

“Cumhuriyetle ilgili birinci madde saat 19.37’de sürekli alkışlar, sevinç çığlıkları arasında kabul edildi. Öbür maddeler de oylandı. Kanunun tümünün oya sunulması aşamasına gelinmişti. Başkan da heyecanlıydı. Titreyen bir sesle dedi ki:

“Kanunun tümünü kabul edenler lütfen el kaldırsın.”

Başkan cumhuriyet rejimini oya sunuyordu.

Bütün eller havaya kalktı.

“Oybirliği ile kabul edilmiştir.” Saat 20.30’du. Öyle bir alkış patladı ki şiddetinden pencere camları zangırdadı. Yalnız milletvekilleri değil, dinleyiciler, gazeteciler, meclis memurları da alkışlıyor, onlar da milletvekilleri gibi kucaklaşıyorlardı. Ağlayanlar vardı. Haber dışarda bekleyen kalabalığa ulaşmıştı. Onlar da alkışlamaya ve bağırmaya başladılar: Yaşasın cumhuriyet!” sf.341

TEŞEKKÜRLER ATAM

YAŞASIN CUMHURİYET...