Urlalılar için Urla’yı terk etme zamanı yaklaşıyor. Atadan, dededen, doğma - büyüme Urlalılara bile…

Konu malum. Bence fırsatçılık.

Urla kendi halinde, kendi yağıyla kavrulan bir kasabayken, diğer illerden Urla’ya yönelen nitelikli göç gayrimenkul sahiplerinin aklını başından aldı.

Öncesindeki değerinin 3 – 4 katına yapılan satışlarla kendinden geçen bazı Urlalılar sonunda kendilerini, kendi topraklarının güvenlik görevlisi olarak buldu. “Ahmet evini – dükkanını - tarlasını 3 katına sattı, ben de satarım” diyen Mehmet de sonunda Ahmet gibi kapının önünde kaldı.

Durum göçmen ve depremzedelerin de gelmesiyle daha da kıtlaşan seçenekler nedeniyle iyice içinden çıkılamaz hal aldı. Mülk sahibiyle karşı karşıya kalan kiracı derdini mahkemelerde anlatmak zorunda bırakıldı.

Şimdilerde Urla, çoğu Urlalı için açık hava müzesi gibi oldu. Şimdilik gezmek, görmek bedava…

İzmir’in en kaliteli, en meşhur çorbacılarında kelle paça 70 lira civarında. Onlar da kira veriyor, onlarca personel hizmet için koşuşturuyor. Urla’da çorbacının personeli yok, kelle paça 100 lira. “Neden böyle?” sorusunun cevabı, “kiralar yüksek “. Çorbacının durumu bu, diğer yeme – içme grupları daha da vahim.

Çarşı – pazarın durumu da farklı değil.

Urla’da “bir çay – kahve içeyim” demenin maliyeti kişi başı 40 liradan başlıyor.

Hizmeti kıt ama faturası kallavi…

Çok enteresan ama Urla’daki zincir marketlerdeki etiketler de diğer ilçelerden yüksek. Çeşme’den bile…

Bu nedenlerle Urla, parası çok olanın yaşayabileceği bir kasaba haline dönerken, bir çözüm bulunamaz ise çoğu Urlalıya 3 vakte kadar yol görünüyor.