Takvim yaprakları teker teker ve farkına bile varamadan düşerken bir bayrama daha yaklaşıyoruz.

Günümüzde bir tatil imkânına dönüşen bayramlarımız ne yazık ki eski önemini ve değerini yitiriyor.

Oysa böyle mi olması gerekirdi?

Bayram denilince hep o eski bayramlar gelir akla.

Dedelerimiz “nerde o eski bayramlar?” derdi babalarımız da ve bugün de bizler diyoruz “nerede o eski bayramlar? diye.

Özlem duyduğumuz o bayramlarda değişik ve güzel olan bayramlarda ne vardı acaba? Evet, o eski bayramlar nerede?..

Bizim yaşımız küçüktü o zamanlar, ama bayram öncesi heyecanımız büyüktü.

Bayram öncesi uykumuz küçülürdü, bayram olan tüm gecelerde dünya büyürdü.

Aslında bizim heyecanımız karşı kanepeye serdiğimiz elbiselerin mutluluğundan ibaretti, elbise hizasına koyulan ışıklı ayakkabıdan, annemin pazardan aldığı çoraplardan.

Hatırlıyorum da, insanların içine bile dudaklarımı ısırarak çıkardım, biraz da sırıtarak...

Saygının ve erdemin kazanıldığı o kritik insan yakınlaşmalarından biriydi bayram bizim için.

Bayramın erken saatlerinde insanlar telaşlıydı, gülümserlerdi.

O selamlaşmalar aklıma gelince gülüyorum... Sebepsiz böyle…  Gülüyorum yani… Gerçekten çıkarsız selamlaşmalarmış… Şimdi tek selamdan kendimizi koruduğumuz günlerdeyiz.

Yine de şunu iyi biliyorum ki her bayramda size baklava açan anneniz varsa şanslısınız ve her bayramda baklavaya yorum yapan babanız varsa olay daha enstantaneli oluyor…

Her aile ferdi komşu ve akraba ziyaretlerine giderdi. Kapılarda da güler yüzlü bekleyen nineler vardı, bayramını kutlayan bu çocukları bekleyen nine de çocuklara şeker verirdi. Çocuklar da neşeli neşeli yaşlıların ellerini öperdi ve karşılık olarak birer şeker veya az miktarda para alırlardı.

Fakat maalesef artık bu adetleri göremiyoruz.

Çocukları bayram gününde daha az görüyoruz ve çocuklar da bu bayrama daha az sevinmekte. Bayram her çocuk için erken erken kalkmak, yeni eşya giymek ve en yakın komşu ve akrabaları ziyaret etmek demekti.

Şimdide artık bu eski heyecanlar yaşanmıyor? Aile ortamda yaşadığımız bayramlar artık sadece hatıralarımızda kaldı. O günlerde herkesin birbirine verecek bir şeyi vardı mutlaka: sevgisi, güler yüzü, hoşgörüsü…

Küsler de mutlaka bayramda barışırdı. Fakat artık bunlardan eser kalmadı…

Her bayramda eski bayramları özlemekteyiz…

Fakat burada bir soru aklımıza geliyor:

Bayramlar mı kendi güzelliklerini yitirmiştir yoksa biz mi bayram sevinçlerimizi yitirdik?

Ne dersiniz?

Bu eski bayramlar yaşanmamakta artık…

İnsan bazen bayram olup olmadığını anlamıyor bile…

Şimdi büyümüşüz, büyüdükçe küçülmüş o eski bayramlar demeyeceğim.

Kafasında iyi şeyler kuran, iyi şeyleri bilir, hatırlar ve yeniden yaşar!

Bu sene Ramazan Bayramı’nın son günü 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na rastladı. 23 Nisan 1920, bugün üzerinde hür ve bağımsız olarak yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temellerinin atıldığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı, milli egemenliğin ilan edildiği gündür. Başta Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere emeği geçen herkesi saygı, sevgi ve minnetle anıyorum.

Türk olmayı onur, Müslüman olmayı gurur sayanların, bol yıldızlı değil, Ay Yıldızlı bayrak altında saf tutanların bayramlarını kutlar, esenlikler dilerim.