Urla’da bazı kesimler GAZETECİ istemiyor.

Neden istesinler ki?

İşimize, gücümüze, ekmeğimize, huzurumuza sürekli saldırıyorlar.

Canları sağ olsun ama kurtuluş değil…

***

Mesleğe 2006’da Demokrat Urla Gazetesi’nde başladım. Urla’da basının altın çağı gibiydi. 20 -25 bin nüfuslu küçücük Urla’da 5-6 gazete düzenli olarak her hafta basılıyor ve ücretsiz okurlara dağıtılıyordu.

Zaman içinde hepsi teker teker kapandı. Süreçte yeni gazeteler de yayınlandı ama ömürleri kısa sürdü…

Tamamen objektif, yorumun okura halka bırakıldığı, sadece gerçek haberlerin sütunlarında yer bulabildiği; “habere, çevreye, doğaya, kültüre, sanata, spora,  insanlığa, aydınlığa ve Atatürk’e açılan pencere” olarak tanımladığım PENCERE HABER Gazetesi’nin ilk sayısını 24 Haziran 2011 günü yayınladık. Şu anda 13. yılındaki Pencere Haber Gazetesi’nin 500. sayısını okumaktasınız.

Bu meslekte herkesin örnek aldığı biri olabilir.

Benimki, Ulu Önderim Mustafa Kemal ATATÜRK. Daha Harbiye’deki öğrencilik yıllarından başlayarak “gazetecilik” merakı olan ve zaman zaman “başyazarlığa” uzanan bir çizgide düşüncelerini önce yakın çevresindekilere, sonra da kamuoyuna ulaştırmaya çalışan bir insandı…

Atatürk basını tanımlarken; “Bir milleti aydınlatma ve uyarmada, bir millete gereksindiği fikrî gıdayı vermekte, özet olarak bir milletin mutluluk hedefi olan ortak doğrultuda yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir okul, bir rehberdir” ifadelerini kullanmıştı.

05.02.1924 günü İzmir'de gazetecilerle mülakatında bizlere ödev olarak “Türkiye basını milletin gerçek ses ve iradesinin doğduğu yer olan cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale oluşturacaktır. Bir düşünce kalesi, düşünce yolu kalesi. Basın görevlilerinden bunu istemek, cumhuriyetin hakkıdır” demişti.

Bu ödev ve sorumluluğun bilinci ile yorulmadan, bir karşılık beklemeden devam…

***

Yukarıda “Pencere Haber Gazetesi’nin ilk sayısını 24 Haziran 2011 günü yayınladık” ifadesini kullandım. Hata yok. Çünkü tek başıma değilim.

Aramızdaki sinerji ile 12 yıldır fikirleri, tecrübeleri, hayat görüşleri ile her hafta gazetemiz ve okurları için büyük fedakarlıkta bulunan, gündem yaratan, birbirinden değerli köşe yazarlarımız: 

Öcal Uluç, , Hulusi Şenel, Fulya Omaç, Feryal Demirdönder, Prof. Dr. Ali Nezihi Bilge, Doç. Dr. Levent Tuğrul, Aslı Kavcıoğlu, Selcan Duran, M. Şevket Atalay, Çiğdem Adalı, Rabia Sümerval, Aliye Bozkurt, Atila Gördük, Nuray Çetingöz, Hasan Demirarslan, Hasan Ceylan, Doğa Deniz Kayseri ve bu süre içinde çeşitli nedenlerle yazılarına ara vermek durumunda kalan değerli yazar dostlarımız. Hepinize okurlarımız adına ayrı ayrı saygı ve şükranlarımızı sunuyorum.

Bu süreçte çok değerli kayıplarımız da oldu. Bez çantasının içinden Urla yakın tarihini anımsatan şair, müzisyen, yazar Ali Rıza Duran, Urla’da spor dünyasını büyük bir özveri ile takip eden Gültekin Toprak ve beni mesleğe başlatan Demokrat Urla Gazetesi İmtiyaz Sahibi, E. Yargıtay Savcısı, Avukat Ali Türkhaz. Mekânınız Cennet olsun.

Pencere Haber Gazetesi’nin ulusal standartlarda pırıl pırıl baskısını yapan Arslan Güneydoğu Gaz. Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. çalışanları ve değerli dostum Ahmet Toprak. Emeğinize sağlık.

İlk günden bugüne tüm Urla geneline, bazı sayılarda çevre ilçelere de ücretsiz dağıtılan gazetemizin emeğine sahip çıkarak, gazetemize reklam ve ilan veren müşterilerimiz. Cuma günlerini iple çekip “İşte Pencere’miz de geldi” diyerek sevinen, geciktiğimizde “Nerede kaldı Pencere’miz?” diye tatlı sert fırçalayan okurlarımız. İyi ki varsınız. Sizlerin güvenine şimdiye kadar layık olduk ve her zaman olacağız.

***

Teknoloji ilerlemeye devam ediyor. Gazeteciliğin avcı-toplayıcı modeli artık yeterli değil. Vatandaşlar internette kendi avcılık ve toplayıcılıklarını yapabiliyor. Onların ihtiyaç duyduğu şey ise bu bilgiyi işleyecek, hazmedip örgütleyerek işe yarar kılacak birileri. Bu yüzden gazetelere ve gazetecilere hâlâ gereksinim var. Bunun bilincindeyiz.

***

Yazının başlığında bahsettiğim kesimlere gelecek olursak…

İyi bir iş yapan, vatandaşın menfaatine çalışan, üçkâğıt derdinde olmayan, sırlarından utanmayan, başarılı kişiler gazeteciden korkmaz. Haksızlık, adaletsizlik yapan gazetecinin konuşmasını istemez, susturmak ister. ‘Eyvah gazeteci yazarsa, maskemiz düşerse ne olacağız?’ derdine düşer.

Siz GAZETECİ istemiyorsunuz ama toplum da sizin gibileri istemiyor.