Bugün elime aldım kalemi yaşadığımız bu günün Ramazan’ını değil de eski yaşadığımız o güzel Ramazanları yazayım dedim.

Urla’nın kırklı yıllarında yaşanan, burada sizlerle paylaşmak istediğim bu anılar bir tarihin simgesi olarak zihinleri süsleyecektir.

O zamanlar biz Cırman Tepesi’nde, Mumcu Sokağı’nda Annem Makbule Duran’ın o güzel evinde oturuyorduk. Ne güzel anıları olan yerlerdi onlar…

Orada bulunan Mumcu Sokağı sakinleri hep akrabalarımızdı.

Bir tarafımızda Osman Dayımlarla, öteki yanımızda da Gülsüm Teyzemler vardı.

O zamanları yaşayan bir kişi olarak, o zamanın ramazanlarının tadı başkaydı.

Ramazan Ayı bizim için çok özel bir aydı. Herkes oruç tutar, namaz kılardı. Akşam ezanı okunmadan önce evlerde yemekler hazırlanır, sofralar kurulurdu. Akşam olurken mahallemizin kadınları da ikramlarını sunmak için kapıları tıklatırlardı. “Hu Hatçe, Fatma” sesleri ile kapılar çalınır, komşuya ikramlar sunulurdu. Dayanışma ve komşuluk vardı.

Hiç unutamadığım, akşam iftar sofralarımızın zenginliği tarif edilemezdi. Annelerimiz akşam sofralarımızın prensesiydi, Yufkalar açılır, börekler yapılırdı. Bunları hiç unutamadığım için bu gün bile hasretini çekiyorum, ne günlerdi diyorum.

Ezan sesi duyulunca da hep birlikte orucumuzu açardık. Sonra camiye gider, teravih namazını kılardık. Camiden çıkınca da sokaklarda çocuklarla top oynar, eğlenirdik.

Ramazan Ayı'nın en güzel yanı ise sahur vakitleriydi. Sahura kalkmak için mahallede davulcu gezerdi. Davul sesini duyunca uyanır, evdeki herkesle birlikte sahura kalkardık. Sahurda genellikle çorba, peynir, zeytin, ekmek gibi hafif şeyler yer, su içerdik. Sonra da imsak vaktine kadar dua eder, Kur'an okurduk.

Ramazan Ayı'nın son günü ise bayram sabahını iple çeker, heyecanla beklerdik. Bayram sabahı güneş doğmadan önce kalkar, bayramlık elbiselerimizi giyerdik. Sonra da camiye gider, bayram namazını kılardık. Namazdan sonra cami avlusunda herkes birbirine sarılır, bayramlaşırdık. Sonra da evlere dağılır, komşulara, akrabalara ziyaretlere giderdik. Çocuklar olarak biz de büyüklerin ellerini öper, harçlık alırdık.

Ramazanların öyle coşkulu yaşandığını gördüm ki, bu günlerin üzüntüsünü yaşıyorum.

Şimdi bu günleri yaşayan biri olarak hayıflanıyorum, eskiler için “nerede o günler?” diyorum.

Bu haftaki yazıma son verirken cümle insanlık âlemine sağlık, sıhhat ve bereket getirmesini yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Hepinizin nice ramazanlara kavuşmanızı diliyorum. Hoş kalın, sağlıklı kalın sayın dostlarım güzellikler, mutluluk ve bolca huzur diliyorum.