Bugün büyük bir yasla yaşadığımız acılar, 84 yıl önce aziz Türk milletinin büyük komutanı, büyük devlet adamı, reformcu, cumhuriyetçi, halk adamı, Türk milletinin Ata'sı ebediyete intikal etmiştir.
Yaşamını milletine adayan, bir imparatorluğun küllerinden ulus yaratan Atatürk, 10 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu. Ulu Önder'in son sözleri, 'saat sorması oldu... Ata'nın hastalığının giderek ilerlediği Kasım ayının ilk günleri Dolmabahçe Sarayı'nın önü, Ulu Önder'in sağlık haberini almak için her gün demir kapının parmaklıklarına sarılan genç, yaşlı, kadın, erkek vatandaşlarla doluydu. ''Atatürk nasıl?...'' diye soruyor, O'nun sağlığı hakkında bilgi almadan evlerine dönemeyen Türk vatandaşları ile doluydu.
8 Kasım Salı günü saat 18.30'da ikinci koma başladı. Bu sırada Atatürk gözlerini açıyor ve yavaşça soruyordu “Saat kaç?” diye başında olanlar Atatürk'e cevap verdiler. Sustu ve bir daha konuşmadı. Son sözleri bunlar olmuştu...
10 Kasım 1938 sabahı acı haber tüm yurda yayıldı. Caddelerde, sokaklarda, evlerde milli bir yas yaşanıyordu, herkesin yüreğine adeta bir ok saplanmıştı. Türk milleti zamansız ebediyete intikal eden Ata'sına ağlıyordu...
Bütün kuruluşlar bayraklarını yarıya çekerek mateme katılıyordu. Atatürk'ün ölüm haberi duyulur duyulmaz, gazetelerin telefonları aralıksız bir şekilde çalmaya başladı. İstanbul'da halk sokaklara dökülmüş, gazetelerin bulundukları yerlerin önüne toplanmıştı. Biraz sonra gazeteler ikinci baskılarında hükümet bildirisini yayınlıyorlardı.
Atatürk'ün sonsuzluğa göçtüğü gün Cumhuriyet Hükümeti, milli yasın acısını her satırında ortaya koyan ve ulusun duygularını dile getiren resmi bir tebliğ yayımladı.
Anadolu Ajansı'nca duyurulan bu tebliğ, aynen şöyle:
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin resmi tebliğidir diye yazılıp bildirilmiştir.
"Müdavi ve müşavir tabiplerinin neşredilen son raporu Atatürk'ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir. Bu acı hadise ile Türk vatanı büyük yapıcısını, Türk milleti ulu şefini, insanlık büyük evladını kaybetti. Milletimize içimiz yanarak bu tarife sığmayan zıyaından dolayı en derin taziyelerimizi sunarız.
Kederlerimizin tesellisini ancak ve ancak onun büyük eserine bağlılıkta ve aziz vatanımızın hizmetinde ararız. Şurasını da her şeyden evvel beyan etmeliyiz ki, ölmez olan, onun büyük eseri Cumhuriyet Türkiye'sidir.
Hükümetimiz, içinde bulunduğumuz bu mühim anda bugüne kadar olduğu gibi dikkatle vazife başındadır. Müesses olan nizamı ve vaziyeti idame hususunu, büyük Türk Milleti'nin hükümeti ile tek vücud olarak teyid ve temin edeceğine şüphe yoktur.
Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun 33'üncü maddesi mucibince, Büyük Millet Meclisi Reisi Abdulhalik Renda, Reisicumhur Vekâleti vazifesini deruhte etmiş ve ifaya başlamıştır.
Gene Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun 33'ncü maddesi mucibince, Büyük Millet Meclisi derhal yeni Reisicumhur intihab edecektir.
Türkiye'nin büyük makamına Teşkilatı Esasiye Kanunu'na göre, geçecek zatın etrafında hükümeti ile şanlı ordusu ile ve bütün kuvveti ile Türk Milleti, sarsılmaz bir varlık olarak toplanacak ve yükselmesine devam edecektir.
Bugün ayrılığına ağladığımız Büyük Şefimiz Atatürk, her vakit Türk Milleti'ne güvendi. Eserlerini bu güvenle yaptı. İdamesi esbabını da istikmal ederek, güvenle büyük milletimize bıraktı. Ebedi Türk Milleti, onun eserlerini ebediyetle yaşatacaktır. Türk gençliği, onun kıymetli vediası olan Türkiye Cumhuriyeti'ni daima koruyacak ve onun izinde yürüyecektir.
Kemal Atatürk, Türk'ün tarihinde ve gönlünde daima yaşayacaktır.”
16 Kasım 1938'de Atatürk'ün naaşı Türk Bayrağı’nın örttüğü bir katafalk üzerinde Dolmabahçe Sarayı'nın büyük tören salonuna konuldu.
Türk Milleti genç, yaşlı Atatürk'e son saygı görevini yapmak için Dolmabahçe'ye koştu. 19 Kasım 1938 Cumartesi sabahı Dolmabahçe Sarayı tören salonunda Prof. Şerafettin Yaltkaya cenaze namazını kıldırdı. Cenaze Alayı, İstanbul halkının gözyaşları arasında geçerek Gülhane Parkı'na geldi.
Atatürk'ün naaşı burada bir torpidoya alınarak ''Yavuz'' zırhlısına konuldu. İzmit'te özel bir trene nakledilen cenaze, yol boyunca Ata'larına son saygı görevi yapan vatandaşların yüreklerinde derin acılar bırakarak 20 Kasım 1938'de Ankara'ya getirildi.
Atatürk'e geçici kabir olarak ayrılan Etnografya Müzesi'ne götürülen naaş, mermer lahdin üzerine saygı ile yerleştirildi. Ata'nın naaşı, Anıtkabir yapılıncaya kadar 15 yıl bu geçici kabirde kaldı. 15 Kasım 1953'de Büyük Kurtarıcının naaşı, yine gözyaşları arasında ebedi istirahatgahı Anıtkabir'e götürüldü.
Ata'nın ebediyete intikalinin üzerinden tam 84 yıl geçti. Ülkenin çok zor koşullar altında bulunduğu bir ortamda Mustafa Kemal'in yaktığı meşale, Türk ulusunun önünü aydınlatmaya devam ediyor.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun!