Urla’nın yetiştirdiği değerli edebiyatçılarından, Seferislerin,  Cumalıların, Tanjuların Urla’m, Urla’m diye yazdıkları, vefa duygularını ifade eden eserlerinin Dünya edebiyat tarihinde Urla’ya önemli bir sıfat kazandıranlardan Ahmet Necati Cumalı’nın on ikinci ayrılık yıldönümünde, kendi deyimi olan “Beni en sevdiğin halimle hatırla” deyimine uyarak bu gün Ahmet Necati Cumalı’yı kendi özel yaşadıklarımla paylaşıp yazmak istedim..

Necati Cumalı’yı Babası Mustafa Efendi ile evlerinin önündeki asma çardağın altında otururlarken görmüştüm ilk defa. Cumalı’nın kız kardeşi Müfide Hanım benim ilkokul öğretmenimdi. O yılların Urla’sın da üç tane ilkokul vardı. Şimdiki 12 Eylül İlkokulu Birinci okuldu. Bu günün Şehit Kemal Okulu da ikinci okul olarak anılırken, şimdilerde Halk Eğitim olarak faaliyet gösteren yerimiz sonradan Osman bey ilkokulu olarak faaliyet gösteriyordu. Benim tarif etmeye çalıştığım o dönemde üçüncü okul üç derslikli birinci, ikinci, üçüncü sınıf olarak bizlere eğitim veriyordu..

Benim sınıf öğretmenim olan Müfide öğretmenimle evlerine gittiğimizde gördüm Cumalı’yı… O zamanlarda bayan öğretmenlerimizi evlerine elimizdeki çiçeklerle götürdüğümüz çok olmuştur. Bunları o tarihi yaşayan dostlar çok iyi bilirler… Biz talebeler okula gelirken elimize çiçekler verilirdi, annelerimiz tarafından, öğretmenlere sunulmak için, şimdilerde var mı? Bilmiyorum…

İlkokulumu birinci okulda bitirince Ortaokulu olmayan Urla’ da tahsilime devam edemediğim için o zamanlar geçerli olan meslek edinme amacı ile çırak olarak girdiğim Hüseyin Gürsel Marangoz ustasının yanında çalışırken de Necati Cumalı ile Halk Evi’nde, marangoz dükkânında karşılaşıyorduk…

Cumalının babası Mustafa efendiyi iyi giyimli dürüst bir kişiliği ile tanıdım. O zamanın Urla’sında Hafız Fuat Amcalar, Kara Mahmut Oğulları gibi, Altın Mehmetlere kadar sayamayacağım esnaf ve tüccar kesimi hep ciddi, giyim ve dürüst davranışları ile benim üzerimde iz bırakmışlardır..

Mustafa Efendi sabah akşam bizim dükkânın önünden geçerken selam vermeden geçmezdi. Ustam Hüseyin Gürsel Urla’nın tanınmış sanatkârından benim pirimiz dediğim çok sevdiğim Faruk ustanın yanında yetişmiş, Girit mübadillerinden biriydi. Ahlak bilgileri ile sanatı ile benim gibi birçok usta yetiştiren ve arkasında anıları ile derin izler bırakanlardandı… Onun için Necati Cumalı olsun babası olsun geçerken uğramadan geçmezlerdi.

Hatta bir gün Cumalı koşarak gelerek ustamı kucaklayıp, “Kazandım bu benim bu benim ilk davam” dediğinde ne kadar sevinçliydi… Hatta girdiği dava Güvendik Köy Muhtarlığı’nın bir davası olduğu için, Köy Muhtarı verecek paraları olmadığından para yerine şimdiki Çeşmealtı Mavi Plaj’da yüksek katlı binanın arsasını veriyorlar. O yer yetmişli yıllara kadar Cumalı’nındı sonradan satıldı gitti.

Cumalı ile çok sık karşılaşırdık. Hatta bir gün Kütüphane dediğimiz odada şiirler karalıyorum. Bir aşk şiirime kızın adını yazmıyorum. Parantez açmışım, birisi enseme vurunca baktım Cumalı. Yüzümün kızardığını görünce muzip, muzip gülerek “yaz Rıza, yaz” dediğini de hiç unutamadım…

Sanıyorum elli dokuz yıllarında Cumalı İstanbul’a gitti. Ara sıra gelse de kendisini göremiyordum. O tarihlerde benim marangoz dükkanım Mermer Çeşme2de. Bir gün Necati ağabey geldi. Susuz Yaz filmi çekiliyormuş. Güzel bir gün biz dükkanımın önünde elimizde çay bardakları on metre karşımızda Dava vekili Mahmut beyin bürosunun önünde kurulmuş bir masanın başında örtüsü ile Hülya Koçyiğit oturmuş. Karşısında Mahmut Bey omzuna bir havlu atmış, önünde daktilosu Hülya’ya arzuhal yazıyor. Biz Cumalı ile bütün çarşı esnafı film çekimini seyrediyoruz, bu benim unutamadığım anılarımdan biridir…

Aradan uzun yıllar geçti Cumalı Anı Kültür Evi’nin yapım aşamasında çeşitli sıkıntılar yaşandı her geldiğinde şikâyetleri olsa da güzel bir Cumalı anı evi kazandırılmış oldu Urla’mıza.

Hiç unutamadığım bir gün de Yıldız park sokaktaki dükkânıma geldi. Yanında Melih Cevdet Anday vardı, tanıştırdı ve “işte Melih bu Rıza Şair amma o kadar çağırmama rağmen İstanbul a getiremedim, gelseydi meşhur olurdu. Şimdi burada kasaba şairi olarak kaldı ama hayatın en güzel günlerini burada Urla’da yaşadı. Bizler onun yaşadığı güzellikleri sadeliği yaşayamadık” diye serzenişte bulundu.

Bu yazımı Belediyeden aldığım Cumalı anı günü davetiyesine bakınca yazmak istedim bu hatıraları. Ruhun şad olsun can dost, koca usta !