Çok ilginç bir yaşanmış ibret levhasını siz can dostlarımla bu günün yazısında paylaşmak istedim.

Bu yazdığım örneğin bu günlere hitap şekli çok ilginç. Bu günlerde adını silmeye çalıştığımız bir Aziz büyüğümüzün bu günün biz İnsanlarına bir ibret dersidir diyerek sizlere sunuyorum!

Alman Kralı II. Frederick 1750 yılında Potsdam'dan geçiyor. Geçerken orayı çok beğeniyor ve “bana şuraya bir saray yapın” diye erkânına söylüyor. Bu emri alan adamları, ertesi gün gidip bakıyorlar Kralın beğendiği yerde bir değirmen var.

Krala gelip “efendim bu sizin beğendiğiniz arazi içinde bir değirmen var” derler. Kral bu söz üzerine “gidin bakın ben orayı saray için almak istiyorum” der. Adamları ertesi gün değirmenin kapısına gidip kapıyı çalıyorlar. Kapıyı yaşlı bir değirmenci açıyor ve “buyurun, bir şey mi istediniz?” diyor.

Kapıda bekleyenler değirmenci amcaya, “bizi Kral gönderdi. Burayı görüp çok beğenmiş, onun için burayı satın almak istiyor” derlerken Dedeye sorarlar Kaç para istiyorsun diye soran Kralın adamlarına.

Değirmenci dede “Ben burayı satmıyorum ki ne parası soruyorsunuz?” deyince kralın adamları “saçmalama amca burayı Kral almak istedi” derler. Bu söz üzerine değirmenci dede “bana ne. Ben satmadıktan sonra kimse bu malı benim elimden alamaz ki” der. Bu aldıkları söz üzerine Kralın adamları gelip Kral'a diyorlar ki, “Efendim beğendiğiniz yerdeki değirmenci deli. Satmıyorum” dedi.

Bu söz üzerine Kral “gidin çağırın bakalım bana şu adamı” deyince Kralın adamları gidip değirmenci amcayı alıp getirirler. Değirmenci gelip, Kral'ın karşısında durduğunda Kral değirmenci dedeye

“Siz bizi yanlış anladınız herhalde beyefendi, ben orayı saray yapmak için satın almak istiyorum.

Sen o değirmeni bana kaç paraya vereceksin?” diye sorunca Değirmenci dede “Yoo yanlış anlamadım Kralım ben. Senin adamların da dün bunu söylediler bana ama ben satmıyorum!” Kral yumuşak bir ifadeyle “Beyefendi inat etmeyin. Ben buranın parasını istediğinden fazlasıyla vereceğim” der ama buna karşı Değirmenci dedenin cevabı şu olur: “Sen koskoca kralsın, paran çok. Git Almanya'nın her yerine saray yap. Burayı benden önce babam işletiyordu, ona da babasından kalmış, ben de çocuğuma bırakacağım, onun için burayı satmıyorum” deyince II. Frederick ayağa kalkıyor; “Ey dede unutma ki ben bu ülkenin Kralıyım” deyince. Değirmenci Kral’a öylece bakıyor ve diyor ki, “Asıl sen unutma ki Kralım Berlin'de Hâkimler var! Hiçbir güç, hiçbir siyaset, hiçbir iktidar kral bile olsa, adaletten üstün değildir, kral da olsan hiç kimse adaletin üstüne çıkamaz ve orada oturamaz” der ve konu burada biter..

Bugün bile bütün gelişmiş ülkeler hukuk fakültelerinde, bu olayı anlatırlarmış, “Berlin'de hâkimler var” diye ders olmuş.

Kral değirmencinin bu büyük direnişine karşı gelmez. Değirmenin yakınlarında yeni bir yer bulur ve alır ve Sarayı kurar. Saray ve değirmen yan yana olunca, Kral ve değirmenci ile komşu oluyorlar. Sabahları Kral arka bahçeye çıktığında değirmenci sesleniyor. “Hey Frederick, ekmek yaptım sana göndereyim mi?” der ve gönderirmiş. II. Frederick sohbetlerinde her zaman şunu söylermiş: “Adalet her sabah bana, sıcak bir ekmek kokusuyla gelirdi diye.

Çok ilginç bir olay bu  okuyalım diye yazdım!

Ve 31 Aralık 1917 Berlin'de bir otelde yılbaşı kutlamaları yapılacak, Osmanlı heyeti var orada. Aralarından biri bu öyküyü anlatıyor. Ve “hadi dostlar Potsdam çok yakın, gidip adaletin simgesi olan,

o değirmen ve sarayı yan yana görelim” der ama kimse gelmiyor. Ve o öyküyü anlatan tek başına kalkıp gidiyor. Herkes yılbaşını kutlarken o gidip adaletin simgesini izliyor uzun uzun düşünüyor. İşte o kişi Mustafa Kemal Atatürk'tür!

KALBİMİZDESİN

Aydınlık günlerim,

Senin hediyen.

Türk’ün Türk’e,

Düşmanı olmaz diyen..

Ayrılmadık biz senle.

On Kasımda.

Tarihi yazan sensin,

Türk’ün adına,

Şanına şan kattın.

Türklük adına,

Ülken için,

Sen neler yaptın Atam.

Rahat uyu,

Anıt makamında sen,

Kalbimizdesin unutma,

Ey Atam !