Türkiye Cumhuriyeti’nde herkesin birbirine anlamını sorduğu Kabotaj; kendi denizine, sahillerine, deniz ürünlerine sahip çıkmak; yüzyıllardır süre gelen denize sırtını dönen politikalara ve kapitülasyonlara son vermek; Atatürk’ün devletçilik ilkesine sahip çıkmaktır.

19 Nisan 1926 tarih ve 815 sayılı “Türkiye Sahillerinde Nakliyatı Bahriye (Kabotaj) ve Limanlarla Karasuları Dahilinde İcrayı Sanat ve Ticaret Hakkındaki Kanun’’ ile Türk kıyılarında kabotaj hakkı tamamen Türk vatandaşlarına ve firmalarına verildi.

Kabotaj Kanunu 1 Temmuz 1926 gününden itibaren yürürlüğe girdi.

…………………………..

Osmanlı geri kalmışlığının önemli nedenlerinden biri; başka ülkelere verdiği kapitülasyon tanımı altındaki özel haklarla, denize uzak durmak, denizin getirdiği medeniyet, teknolojiyi reddetmek ve bunlara bağlı olarak modernleşememektir.

Kapitülasyonlar ile Osmanlı İmparatorluğu’nda ikamet eden yabancılara adli, mali ve yönetim alanında tanınan ayrıcalıklar verilmiş ve muafiyetlerle, zenginleşmeleri sağlanırken ülkenin vatandaş olarak ülkelerinin vatandaşı olmaları, sahiplenmeleri özendirilmemiştir.

Venedik, Fransa, İngiltere ve Hollanda başta olmak üzere 10 ülkeye tanınan kapitülasyon hakları ekonomik zarara neden olmuştur.

Kapitülasyonlar Türkler ’in denizcileşmesine ve denizciliğin halk ve devlet içinde gelişmesinin engellidir.

Balıkçılık dahi Rumlar’ın kontrolüne bırakılmıştır. Bugün pek çok balık adı Rumcadır.

Osmanlı; liman, mendirek, deniz feneri, antrepo gibi alt yapı yatırımlarını Kırım Savaşı’ndan sonra (1856 yılından itibaren) 100 yıllık işletme hakkı imtiyazı karşılığında Fransız Fenerler İdaresi’ne verilmiştir. İzmir ve Urla da bu yapıları yakinen tanır; 1865’den itibaren Fransızlar tarafından yapılan Tahaffuzhane, Batis’in Kahvesi olarak bilinen liman başkanlığı, Konak Pier antrepoları ve limanı (Emir Çaka Bey Limanı olarak da bilinir), Basmane Garı Cumhuriyetle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin ve vatandaşlarının malı olmuştur.

……………………..

Urla’mızda Kabotajın olmadığı dönemde; örneğin 1922’de İskele’den kuru üzüm yükü Rumlar tarafından gönderiliyor, ithalat ihracat yabancılarca yönetiliyor, sigorta dahil tüm vergisiz kazanç yabancılara kalıyordu.

Bu nedenle beş yüz nüfuslu Urla İskele’de elli Türk yaşamıyor, Uzunada dahil hiçbir adaya Türkler gitmiyordu (1922’de Uzunada’da iki, Hekim Adası’nda bir Rum köyü vardı).

1 Kasım 1914 tarihinde daha Osmanlı 1. Dünya Savaşı’na girmeden donanması olmayan ve korunamayan Urla’da; Osmanlı’nın tüm harita bilgilerini taşıyan Beyrut yatı İzmir Körfezi’ne elini kolunu sallaya sallaya giren iki İngiliz muhribi tarafından İskele mevkiinde batırılmıştır.

İzmir’den Anadolu’ya kalkan trenlere bileti yabancılar kesiyor. Bu ekonomik koşullar ve haklardan yararlanan azınlıklar vatandaşı olmadıkları İzmir’de çok zenginleşiyordu.

İzmir’in Kurtuluşu sonrası İstanbul’dan gemilere binip zaferi görmeye gelen Türk gazetecilerin Fransızlardan izin vesikası almak zorunda kaldığını gerçektir.

……

Kabotaj Kanunu ile tüm bu yabancılara tanınan ayrıcalıklara son verilmiş, denizcileşmenin, modernleşmenin, teknoloji yaratmanın önü açılmış; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının eşit olarak ekonomik haklardan, deniz alanları ve denizcilik faaliyetlerinden yararlanma hakkı verilmiştir.

Türkiye 8333 km. kıyı uzunluğuna ve binlerce adaya sahiptir. Denizcileşemeyen halkımız; denizlerine, donanmasına, adalarına, karasularına ve hatta balığına sahip çıkamaz, Ata’mız Osmanlı’nın bu deniz küskünlüğünü tetikleyen kapütilasyonlara son vererek kabotaj hakkı ile bize; medeniyet modernleşme ve özgürlük modeli çizmiştir.

Kabotaj Bayramı Hürriyettir, çağdaş Uygarlık seviyesine giden yoldur Hepimize kutlu olsun.