Nisan ortası İtibarıyla çam ağaçlarının polenleri tüm yarımadayı sarı toza boğarken; yolları, Malgaca Pazarı’nı yontan kepçeler ve siyaset Urla’da ortalığı toza dumana boğuyor.

Depremi takip eden bu iki ayda Urla’nın tüm yerleşkeleri şantiyeye dönüştü, ihaleci kaldırım müteahhitleri sanki seçimin kaderini değiştirecekmiş gibi nafile çalışıyor. Ramazan Bayramı ve Enginar Festivali’ne çok az bir süre kaldı ortalık toz toprak.

İlçe, seçim öncesi çalışmalar ile de toz duman; adaylar, milletvekili sıralarının belirlenmesi, yeni siyasi teşkilatlar, eskilerin koltuk sevdası, siyasetin normal ama yıpratıcı karışıklıkları tam gaz devam ediyor. Urla yaklaşık elli beş bin oyla seçimlere giderken; toplam oy sayısı tüm siyasi partilerin merkezi bakışında ihmal edilebilir önemde görünüyor.

Urla’ya özgü siyasi ilgi ile kasabanın politikacıları siyaseten mücadeleyi kıyasıya sürdürüyorlar. Tüm siyasetçiler -demokrat bir şekilde?- merkezden destekle avantajlı duruma geçmeye çalışıyor. Merkez teşkilatlar, siyasi muktedirler, yöneticiler bu durumdan çok memnun görünüyor. Son dönemeçte Urla’da siyaset gençleşirken, kasabanın siyasi kimliğini net olarak üçüncü nesil genç Urlalılar ve iki bin yılından itibaren Urla’ya büyük şehirlerden göç eden ‘’yeni gelenler’’ belirleyecek. Yeni gelenler siyaseten edilgen görünseler de izliyorlar ve seçimin sonucunda etkinler. Urla halkı dayatmalar, yanlışlar ve ısrarlar nedeniyle merkez siyasi teşkilatlara kızgın ve kırgın.

Urla yedi yüz kilometre kareyi geçen büyüklüğü ile nüfusuna göre geniş topraklara sahip, bu kadar büyük olunca da kazanç için iştah kabartan bir kasaba.

Urla son on yıldır şehirden banliyö göçünün gözdesi.

Son dönemde göçlerle kazanca yönelik çalışmalar artsa da geçmişten günümüze çok ama çok ihmal edilmiş bir belde. Kanalizasyon, su şebekesi yetersiz; elektrik hizmetlerinden medeni bir pay alamıyor, internet alt yapısı zayıf.

Buna rağmen göç devam ediyor; deprem gerçeği insanları çok katlı binalardan kaçırıyor, Urla dolup taşıyor, bu da arazi sahiplerine inşaat şirketlerine rant oluyor… Ev alıp gelenler ihmal edilmiş İzmir şehirciliğinin çok ihmale uğramış kasabasıyla acı bir şekilde yüzleşiyor.

Örneğin; Kuşçular’da hiç kanalizasyon yok, su şebekesi yetersiz. Her gün elektrik kesiliyor. GSM operatörleri zayıf ve internet alt yapısı yeni kısmen döşeniyor. Burada emlak fiyatları iki yüz elli bin dolar seviyesinden başlarken, fosseptik vidanjörleri vızır vızır çalışıyor.

Bu kadar başarısız şehirleşmede tek başarı, imarın iki katta kalmış olması, tüm Urla elbirliği ile bunu da delmeye çalışıyor.

Urla seçim öncesi kaldırım müttehitlerinin yoğun ilgisi altında toz toprak içeresideyken, Urla’da özellikle kültürel kanalda müthiş şeyler oluyor. Yavaş ama etkin olarak Urla Kent Tarihi Müzesi, Kum Denizi Parkı, 360 Derece Deneysel Arkeoloji Merkezi, UrlaDam ve Aryom Sanat Merkezi Urla’ya değer katmaya başladılar.

Bu merkezlerin ehil ellerde yönetilmesi gerekiyor. Örneğin Aryom Sanat Merkezi’ne; Ece Gauer resim atölyesi, Urla Tasarım Kütüphanesi’nin kitap okumaları, Necati Cumalı film çözümlemeleri, Gastronomi Yolu Eğitim Mutfağı çok yakışacaktır. Kent Konseyi’nin kadın sanatçılarının etkinlikleri, şiir dinletileri Urla’ya değer katan insan zenginliğimizle çok daha iyi bir seviyeye ulaşacaktır.

UrlaDam’ın yaratıcıları Urla kültür sanat faaliyetlerine kucak açarken Antakya Medeniyetler Korosu’na da ev sahipliği yapmayı kabul ettiler.

Urlalılar Antakya Medeniyetler Korosu’nun 28 Nisan günü vereceği konseri büyük bir heyecanla bekliyor. Biz de bu vesile ile depremde büyük kayıplar yaşayan koronun konserine gidemesek bile bilet alınmasını öneriyoruz.

Urla toz duman ama böyle tarihi coğrafyası denizleri ve insanları ile değerlere sahip mutlu insanların kenti olma hayalimiz devam ediyor.